Meyve nasıl ve ne zaman tüketilmeli?
Yaşamın devamında protein, karbonhidrat ve yağların dengeli olarak alınması gerekir. Karbonhidratlar halk arasında şeker olarak tanımlanır. Tüketilen şekerler sindirim sırasında galaktoz ve fruktoz monosakkaritlere parçalanır. Bu karaciğerin üstlendiği bir görevdir. Kana geçmiş olan şekerlerden % 80 kadarı glikozdan oluşur. Galaktoz ve fruktoz az oranda bulunur. Bu nedenle kan şekeri denildiğinde bu glikozdur. Glikoz en çok üzümde olduğundan üzüm şekeri, galaktoz sütte bulunduğundan süt şekeri, fruktoz ise meyvelerde olduğundan meyve şekeri olarak tanımlanır. Fruktoz özellik itibarıyla basit şekerlerle kıyaslandığında, daha tatlıdır.
Tokluk sırasında glikoz yükseldiği zaman, pankreas devreye girerek bunu düşürmek için insülin salgılar. Bu hormon glikozun enerji ihtiyacını karşılamak ve hücrelere geçmesini sağlamak ve kan şekerini azaltma görevini üstlenir. Fazla glikozun karaciğerde glikojen olarak depolanmasını sağlar. Glikojen depoları dolarsa, glikoz vücutta yağ şeklinde depolanır. Yağ depoları uzun açlıkta ihtiyaç olarak saklı kalır. Meyvelerde olan früktozun bağırsaklardaki emilimi için, tuz gerekmemektedir. Bu emilim meyvenin içindeki lifler sayesinde daha yavaş olur. Lifler früktozun kana geçişini engeller ya da dengeler. Fakat meyve suyu tüketilirse, lif az olduğunda bağırsaklarda daha hızlı emildiğinden, kana hızlı geçer.
Yemeklerden sonra kandaki glikozun artması, tokluk merkezindeki nöronları uyarır. Bu tokluk hissedilmesini sağlar. Açlık merkezindeki nöronlarda baskılandığından, açlık duygusu kaybolur. Fakat burada önemli olan fruktoz ile tokluk hissinin sağlanmamasıdır. Kanda glikoz yerine fruktoz yükselirse, tokluk olmayacak ve açlık hisside baskılanmayacak. Bu sayede kişi fruktoz içeren gıda yedikçe daha fazla yemek yemeyi ister. Früktozla tokluk hissi oluşması, sadece karaciğerde glikoza çevrilirse olur.
Meyveler nasıl tüketilmeli?
Fruktoz meyvelerde fazla olduğundan, her şeyden önce meyve suyu yerine meyve tüketilmelidir. Bu yemekten bir saat önce ya da iki saat sonra olabilir. Meyvede olan früktozun emilimi ve karaciğerde glikoza çevrilmesi için bir süre verilmelidir. Bu sayede iştah azalacak ya da az yemekle tokluk sağlanacaktır. Yemekten sonra meyve tüketildiğinde, karaciğer meşgul olacağından früktozu glikoza çevirmesi gecikir ve kandaki fruktoz artar. Bu şekilde iştah azalması olmaz. Kan şekeri yükselir ve karaciğer yağlanması meydana gelir. Bu şekilde meyve tüketildiğinde, siroz ve damar sertliği riski artış gösterir. Bu konuda hayvanlar üzerinde yapılmış bir araştırmada glikozun tokluk hissine neden olduğu, früktozun ise bu etkiyi baskıladığını ve kişinin yeme isteğini arttırdığı tespit edilmiştir. Kanda olan fruktoz, insülin hormonu salgısını az ve yetersiz yapar. Bu şekilde tokluk uyarılmadığından yemek yeme davranışı devam eder.
Fruktoz ve hastalık etkileri
Kanda yağların serbest olarak dolaşımı damarlara zarar vermektedir. Gıdalardan fruktoz alındığında, bunun insülin salgılanmasına etkisi olmaz. Bu yüzden kanda, karaciğerde yağlar birikir. Bu karaciğerin hasar görmesine ve damar sertliğine neden olur. Karaciğerin bu şekilde etkilenmesi iki farklı şekilde olur. İlki fruktoz karaciğerde olan yağ üretici enzimlerde artışa neden olurken, yağ dokusuna etki etmez. Diğeri glikozun yağ dokusunda yağa dönüşmesine engel olan etki yapar.
Fruktoz fazla alınırsa, karaciğerde yağ üretimini arttırır. Karaciğerde glikoz yıkımı için hız sınırlayıcı olan enzim fosfofruktokinaz’dır. Fakat fruktoz yıkımında hız sınırlaması bulunmamaktadır. Aşırı tüketildiğinde, karaciğerde trigliserit ve aşırı VLDL üretilir.
Meyve suyu zararlı mı?
Gıda endüstrisinde fruktoz şurubu yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu şurubun tatlılık derecesi çay şekeri gibidir. Nem çekme özelliğine sahip olduğundan, gıdaların kurumasına engel olur. Tatlı olduğundan genellikle aromalı gıdalar, özellikle gazlı içecek ve meyve suyu üretiminde kullanılır. Ayrıca gıdaların içinde mikrop üremesine engel olur. Fruktoz şurubu glikoz şurubuna göre daha az yoğundur, ağdalı değil su gibi akışkan olur. Bunun fazla tüketilmesi ilk olarak obezite, metabolik sendrom, hipertansiyon, kalp ve böbrek hastalıklarına neden olabilir.