Michelangelo kimdir?
İtalya’nın Caprese kasabasında, 1475 yılında dünyaya gelen Michelangelo, henüz bir aylıkken ailesi Floransa’ya taşınır. Altı yaşında annesini kaybeden Michelangelo, 13 yaşında Domenica Ghirlandio’nun yanına öğrenci olarak alınır.
Yirmi altı yaşındayken Kral David’in heykelini yapan Michelangelo, heykeltıraşlıkta kendini ispat ettiği, ilk ve en ünlü eserini ortaya çıkarmıştır. Beş buçuk metre yüksekliğindeki mermer kütlesinden, tek başına, gece gündüz çalışarak, Rönesans’ın en muhteşem eserlerinden biri olan, Kral David heykelini yapmıştır. Daha sonra, Vatikan’ın yanındaki Sistine Kilisesinin, tavan resimlerinin yapılması işi kendisine verilir. 1505 yılında, Papa 2. Julius’un verdiği işe üç yıl sonra başlamış, 520 metrekarelik bir alandaki çalışmalarını, dört yıllık bir sürede tamamlamıştır. Tavanın ortasında, Adem, Havva ve Nuh Tufanıyla ilgili eski ahit’ten ilham alınarak yapılan, dokuz panolu fresk ve yan unsurları olarak ta mitolojik figürler vardır. Adem’in Yaratılışı adındaki sahne, resim sanatının en canlı tasviri olarak kabul edilmektedir. 1519 yılında, Lorenzo de’ Medici ve genç yaşta ölen Nemours Dükü Giuliano’nun heykellerini, mezarlarının olduğu kiliseye yapmıştır. Michelangelo 1534 yılında, Papa 3. Paul’ün heykeltıraşı ve mimarı olur. Papa, Michelangelo’dan Sistine Kilisesinin sunak duvarına Kıyamet Günü tasviri yapmasını ister. Bu tasvirlerde, Meryem’in göğe yükselişi, İsa’nın vaftizi ve Musa’nın hükmünün anlatıldığı freskler bulunmaktadır. Michelangelo’nun yaşadığı dönem, kendisi gibi yetkin ressam ve heykeltıraşların olduğu bir dönemdir. Bunların ilk sırasında Rafael ve Lonardo Da Vinci bulunmaktadır. Michelangelo, kendisini bir ressamdan çok heykeltıraş olarak gördüğü için, Sistine Kilisesinin resimlerini yapmadığından, papanın gözünden düştüğü söylenir. Michelangelo, yaşamının son dönemini, Roma daki Aziz Peter Kilisesinin mimarı olarak geçirmiş ve 89 yaşında hayata veda etmiştir.
Michelangelo, insan formunu her yönden tasvir edebilmek için, gerçek bedenler üzerinde çalışmış, Yunan ve Roma sanatından devraldığı, gerçeklik boyutunu yakalamaya çalışmıştır. Heykeltıraş, pek çok heykel ve freske imzasını atmış, Roma’nın tekrardan yenilenmesinde önemli sorumluluklar almıştır.