Misyonerlik nedir?
Misyoner sözcüğü, Latince kökenli bir sözcüktür. 16. asırda, Kutsal Ruh’un dünyaya gönderilmesini anlatmak amacı ile üretilmiş bir sözcüktür ve kökeni Latince önemli görev anlamına gelen Missio sözcüğüdür. Missio sözcüğünün kökeni deyine Latince göndermek anlamına gelen mittere sözcüğüdür.
Hıristiyanlık dinini yaymak için yürütülen örgütlü çalışmalara misyonerlik adı verilmiştir. Misyonerler Hıristiyan dinini öğretmenin yanı sıra ayrıca başka dine inanan insanlara bu dini kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. İlk misyonerler Hz. İsa’nın havarileridir.
Hıristiyanlık’ın yayılmasında öncü misyonerlerden biri olan Aziz Paulus Anadolu’da ve birçok Yunan şehrinde kiliseler kurmuştur. Anadolu kökenli bir misyoner olan Pavlus’un Hristiyanlık dinindeki önemi onun daha ilk yıllarında yaptığı önemli uğraşlardan kaynaklanmaktadır. Bu uğraşların en önemlisi Hristiyanlık adına yaptığı Batı Anadolu, Makedonya ve Yunanistan’a yapmış olduğu yolculuklardır. Onun yaptığı bu yolculukları önemli kılan etkenler r ise daha çok sünnet olmayı kabul etmeyen ve Tevrat’ın kurallarına boyun eğmek istemeyen Romalı dini toplulukları sünnetsiz ve kuralsız olarak Hristiyanlığa alması olmuştur. Bu nedenle çeşitli baskılara maruz kalmıştır. Diğer bir önemli faktör ise Pavlus’un gittiği yerlerde kiliseler kurması ve bunlar örgütlemiş olmasıdır. Yani bir bakıma organize yapılan ilk misyonerlik hareketidir.İmparator I. Constantinus’un Hıristiyanlık’ı benimsemesinden ve Hıristiyanlık’ı korumaya başlamasından çok daha önce bu din Roma İmparatorluğu’nun topraklarında yayılma imkanı bulmuştu. Roma İmparatorluğu’nun parçalanma aşamasında bu yayılma oldukça yavaşlamıştır. 7. ve 8. Asırlarda Araplar’ın Hıristiyanların elindeki topraklara egemen olması neticesi buralarda yaşayan halklar Müslüman olmuştur.
635 yılında Çin’e kadar ulaşmış olan misyonerler burada Hıristiyanlara karşı baskının artmış olduğu 845 yılına kadar dinlerini yaymışlardır. 930-1350 tarihleri arasında bütün Avrupa Hıristiyanlık’ı benimsemiştir. Ruslar Alaska’ya yerleşmeye başlayınca, burada bulunan Eskimolara, bir Hıristiyan mezhebi olan Ortadoks inancını benimsetmişlerdir. İspanya, Portekiz ve Fransa’nın keşiflerin ardından gelişmiş olan sömürgecilik hareketi sonucu ele geçirmiş oldukları topraklarda Katolik kilisesi misyonerler göndermiştir. Böylece Orta ve Güney Amerika Batı Hint Adaları ve Filipinler de Hıristiyanlık yaygınlaşmıştır. Misyonerler Kuzey amerika2daki yerleşimlerde de çok önemli bir rol oynamıştır. Cizvit misyonerleri ayrıca, Çin, Hindistan ev Japonya2da Hıristiyanlık’ı yaymaya çalışmışlardır.
1750 ile 1815 yılları arasında Hıristiyanlık bir duraklama dönemine girmiştir. Hıristiyan imparatorluklar dağılmış, Hıristiyanlık’a ilgi bu dönemde oldukça azalmıştır. Amerika ile Avrupa’da 18. ve 19. Asırlarda Hıristiyanlık’ın yeniden canlanması ile kilisenin görevlendirmiş oluğu misyonerler Hindistan’a Büyük Okyanus’un güneyinde bulunan adalara, Yeni Zelanda’ya Madakarkar ve Güney Afrika’ya kadar gitmişlerdir. 19. Ve 20. Asırlarda Protestan ülkeler sömürgeleri olan yerlerdeki misyonerlik çalışmalarına büyük önem vermişlerdir. Misyonerlerin sayısında bu dönemde oldukça büyük artışlar meydana gelmiştir. Çok sayıda gönüllüden meydana gelen bu misyonerler Hıristiyanlık’ın yayılması için çalışmanın yanı sıra eğitim ve sağlık alanlarında da çalışmalar yapmışlardır. 19. Asrın sonlarına doğru pek çok kadın da öğretmen ve hemşire olarak misyonerlik yapmaya başlamışlardır.
Afrika kıtasının keşfinde ve batıya açılışında da birçok misyoner Hıristiyanlık’ı yaymak için görevlendirilmiştir. Ünlü kaşiflerden biri olan David Livinstone bunlardan biridir. Albert Schweitzer gibi misyoner doktorlar Afrika’da hastaneler kurarak hekim ve hemşireler yetiştirmişlerdir.
20. asrın sömürge olmaktan kurtularak bağımsızlığını kazanmış olan devletler misyonerlerin dinsel çalışmalarını büyük ölçüde denetim altına almışlardır. Dinsel alandaki propagandayı yasaklayarak yalnızca sosyal hizmetler ve eğitim alanlarındaki çalışmalara izin verilmiştir.