Mizancı Murad kimdir?
Mizancı Murad, 1854 yılında Dağıstan’ın Dargu Cumhuriyeti içinde Huraki kasabasında dünyaya gelmiştir. Babası, Hacı Mustafa Efendi’dir. Dağıstan’ın özgürlük savaşçısı Hacı Murat’a atfen kendisine Murat adı verilmiştir. Dini bilgiler, Arapça ve Kur’an öğrendi. 1864 yılında rüştiye öğrenimini tamamladıktan sonra lise öğrenimini için Sivastopol’a gönderilmiştir.
1873 yılında Sivastapol İdadisi’ni bitirdikten sonra On dokuz yaşında bir genç olarak İstanbul’a geldi. Türkçe bilmeyen Mizanlı Murad Mithat Paşa ve Sadrazam Esat Paşa’nın yardımlarını gördü. Maliye nazırı Dağıstanlı Şirvanizade Rüştü Paşa’nın konağına yerleşerek onun tarafından himaye edilmiştir. Şirvanizade Halep valisi olarak atanınca onunla beraber Halep’e gitti. Şirvanizade’nin ölümü üzerine İstanbul’a dönüp Sait Molla’nın oğullarına ders vermek üzere onun yalısına yerleşti.
19. yüzyılın son çeyreğinde I. Meşrutiyet’in kurucuları olan devlet adamlarının çevresinde önemli bir mevki tutmayı başaran Murad Bey, ilk görev yeri olan Bâbıâli Hâriciye Mütercimliğinden (1873-1874) son görevi Şurâ-yı Devlet Maliye Dairesi Âzâlığına (1899-1908) kadar gördüğü çeşitli devlet memuriyetleri arasında özellikle Mekteb-i Mülkiye (SiyasalBilgiler Fakültesi) tarih hocalığı ile tanınmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in tahta geçmesi ile yoğunlaşmış olan siyasi olaylar ve imparatorluğun içine düştüğü çıkmaz durumlar karşısında suskun duramadı. Vakit ile İttihad gazetelerinde o yılların siyasi atmosferini eleştiren çeşitli yazılar yazmaya başladı.
Murad Bey’de devrin diğer aydınları gibi ideolojik bir yön belirledi. Bu tavır siyasi planda Osmanlıcılık, kültür planında ise İslamcılıktı. 1886 yılında çıkardığı Mizan Gazetesi’nin adı ve tesiri dolayısıyla “Mizancı” diye anılmaya başlanan Mehmed Murad Bey, politikacı ve ihtilalci edebiyatçıların Namık Kemal’den sonra en dikkate değer kişilerinden biri olmuştur.
Mizancı Murad’ında tarihçilik,romancılık, gazetecilik, tenkitçilik, piyes yazarlığı, siyasi eser müellifliği, Jön Türklük gibi çeşitli görev ve çalışmaları vardı. Murad Bey, memleketin kültür ve inkılap hayatında unutulmaması gereken en önemli kişilerinden biriydi. Bir zamanlar Ziya Paşa ve Namık Kemal Bey’ler ve emsalleri Türk gençliği üzerinde nasıl etkili olmuşlarsa, sonraki nesil üzerinde de Mizancı Murad Bey etkili olmuştur.
Kendi çıkardığı Mizan’daki yazılarıyla aydınların ve Mülkiye Mektebi’ndeki serbest konuşmaları ile gençliğin saygı ve takdirini kazanmıştı. 1890 yılında yazıp 1891’de yayımladığı “Turfanda mı, Turfa mı?” romanında, Osmanlı toplumunun eksik yanlarını tahlil ettikten sonra Murad Bey, padişahın kendisine teklif ettiği Duyûn-ı Umûmiye Komiserliği görevini kabul etmiştir. Düyûn-ı Umûmiye Komiseri yaptığı sırada Sultan Abdülhamid’e muhalefet yaptığından dolayı 1895 yılının Kasım ayında Paris’e kaçtı.
Mizancı Murad, sürgün veya çeşitli vesilelerle yurt dışında bulunanJ ön Türkler ile temasa geçmiştir. Ardından Ermeni meselesine bir çözüm bulmak için Londra’da başbakan Lord Salisbury ve Ermeni komitacıları ile görüştüyse de bir önemli sonuç elde edemedi. Paris’e döndüğü zaman İttihat ve Terakki Partisi’nin Paris şubesi başkanlığını yürüten Ahmet Rıza’dan da ilgi görmeyince Mısır’ın başkenti Kahire’ye gitti ve Mizan’ı orada yayımlamaya başladı. Bu dönemde yazılarında II. Abdülhamit’e ağır eleştirilerde bulundu. Bir makalesinde Sultan’ı tahttan ayrılmaya davet ettiği için idama mahkum edildi.
1896 yılı Temmuz ayının ortalarında Paris’e geri döndü ve Jön Türk hareketinin başına getirildi. Mizan dergisi, Paris’te Jön Türk hareketinin yayın organı oldu. Ancak Ahmed Rıza Bey’in muhalefeti onu tedirgin etti ve bu yüzden cemiyetin merkezini Cenevre’ye taşıdı . Mizan dergisi, 1897 yılının Mayıs ayından itibaren Cenevre’de yayımlandı.
Mizancı Murat’ın cemiyet başkanlığı, 1897 yılında istifa etmesiyle sona ermiştir. O yıl, İstanbul’da tanınmış olan bütün Jön Türkler’i toplayıp Trablusgarp’a sürgüne gönderen padişah, Avrupa’daki Jön Türklerin İstanbul’a dönmesini ve Jön Türk gazetelerin kapatılmasını sağlamak amacıyla serhafiye Ahmet Celalettin Paşa’yı görevlendirmişti. Mizancı Murat da İstanbul’a dönmeye ikna olan Jön Türkler arasındaydı.1899 yılında Şûra-yı Devlet Maliye Dairesi üyeliğine getirildi. 1908’e kadar bu görevi sürdürdü.
1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte görevinden ayrıldı ve Mizan dergisini yeniden çıkarmaya başladı. İttihat ve Terakki mensuplarına muhalefet etmeye başlayan Mizancı Murad İslami bir çizgiye kaymıştı. Bir süre sonra ise gazetesi kapatıldı, kendisi göz altına alındı. 31 Mart İsyanı’na karıştığı öne sürülerek Rodos’a sürüldü. Rodos ve Midilli’de yaklaşık olarak dört yıl kadar kaldı. Bu yıllarda 12 cilt olarak tasarladığı, “Tarih-i Ebülfaruk” adlı Osmanlı Tarihinin, Köprülüler bölümü dahil olan yedi ciltlik bölümünü yayımladı.
1912 yılında genel aftan yararlanarak İstanbul’a döndü. Tedavi olmak için bir süre İsviçre ve Fransa’da gidip tekrar İstanbul’a dönen yazar ,bazı gazete ve dergileri yayımlamayı, İttihat ve Terakki’ye muhalefet etmeyi sürdürdü. 15 Nisan 1917 yılında Anadolu Hisarı’nda bulunan yalısında hayatını kaybetti.
Eserleri
1. Târîh-i Umûmî (4 c, 1880-1882)
2. Muhtasar Târîh-ı Umûmî (1885)
3. Muhtasar Târîh-i İslâm (1890)
4. Devr-ı HâmidîÂsârı (1891)
5. Turfanda mı Turfa mı? (1892)
6. Le Palais de Yıldız et la Sublime Port (1896)
7. Müdâfaa Niyetine Bir Tecâvüz (1896)
8. La Force et la Faiblesse de la Turquim (1897)
9. Hürriyet Vadisinde bir Pençe-i tstibdâd (1908)
10. Mücâhede-i Milliye (1908)
11. Tencere Yuvarlandı Kapağını Buldu (piyes, 1908)
12. Târîh-ı Ebülfâru\ (7c, 1909-1916)
13. Enkaz-ı tstibdâd içinde Züğürdün Tesellîsi (1911)
14. Tatlı Emeller Acı Hakikatler (1912)
15. Taharrî-yı lstı\bâl (2 c, 1913-1914).