Muhammed İkbal kimdir?
1873 yılında Pakistan‘in Pencap eyaletine bağlı Seyalkat şehrinde dünyaya gelenn Muhammed İkbal mutasavvıf bir anne babanın oğludur. Babası Muhammed Nur hem din, hem de dünya işleriyle meşgul olan biriydi. İkbal‘in annesi İmame Bibi sade de babası gibi ehli takva birisiydi.
Muhammed İkbal çocukluğundaki ilk eğitimini evinde babasından almıştır. İkbal’in yalnızca dini eğitim almasını isteyen babası onu beş yaşında iken cami hocası olan Mevlevi Gulam Hüseyin’in yanına vermiştir. Bir yıllık Kur’ân Kursu eğitimini aldıktan sonra İkbal hocası Mir Hasan’ın teşvikleriyle ilkokula başlamış, 1893 yılında İngilizce öğretilen İskoçya Misyon Lisesi’nden mezun olmuştur. Lahor bir çok lisenin bulunduğu bir şehirdi. Burada felsefe ve İngilizceden öğretmenlik diplomasi almış olan Muhammed Ikbal, Lahor‘da doğu dilleri fakültesine hoca olarak atanmıştır. Muhammed İkbal işte bu dönemde şiir yazmaya başlayarak yavaş yavaş ismini duyurmaya başlamıştır.
1905 yılında İngiltere’deki Chambrich üniversitesine girmek için ülkesinden ayrılan Muhammed İkbal, oradan felsefe ve iktisat bölümünü üstün bir derece ile bitirerek mezun olmayı başarmıştır. Londra‘da üç yıl kalan İkbal, bir taraftan Arap dili ve edebiyata fakültesinde hocalık yaparken bir taraftan da çeşitli İslami konularda bir dizi konferanslar vermiştir. Londra‘da kaldığı süre içinde hukuk üzerine okuyan İkbal savcılık diplomasini aldıktan sonra Almanya‘ya giderek Münih Üniversitesinde felsefe dalında doktora yapmıştır. 1908 yılında Hindistan‘a döndüğünde, onun yazı ve şiirlerine hayranlık duyanlar tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştır.
İkbal Hindistan‘da avukat olarak çalışma hayatına baslarken onun bu görevdeki çalışması, doğruluk ve emanete örnek olmuştur .Haklılığına inanmadığı ve hakkini alamayacağı kişinin davasına bakmazdı. Daha sonra Lahor eyaletinde hükümete ait bir okulda Arap dili ve edebiyatı bölümünde hocalığa devam eden Muhammed İkbal, bu görevinde fazla kalmayarak ayrılmıştır. Hocalıktan istifa etmesinin sebebi kendisine sorulduğunda “İngilizlere hizmet etmek zordur. Ben istediğimi insanlara anlatamıyordum. Şimdi ise hürüm, dilediğimi söyler ve dilediğimi yaparım” cevabını vermiştir.
Muhammed İkbal ülkesinin siyasetine katılmış ve halkını bu konularda yönlendirmeye çalışmıştır. O, “Siyaset; çalışmak, izzet ve şerefe davet etmektir.” düşüncesinden hareket etmiştir. 1926 yılında Pencap eyaletinden Hukuk Komisyonuna seçilen Muhammed İkbal aynı zamanda “Rabitatül İslamiye” adlı merkezi Suudi Arabistan‘da olan bir cemiyette de çalışmalar yapmıştır. 1930 yılında Pakistan devletinin kuruluşu konusunda kendisine has düşünceleri ile insanların karşısına çıkan Muhammed İkbal Hindistan‘in bölünmesinin din, irk ve dil esasına göre taksim edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Muhammed İkbal’in babası 90 yaşında 17 Ağustos 1930 tarihinde vefat etmiştir. Annesi İmame Bibi sade, ailesine bağlı, iyi huylu ve çalışkan kadındı o da 1914 yılında vefat etmiştir.
Daha sonra 1932 yılında Londra‘da anayasa hazırlamak için oluşturulan ve çok uzun tartışmalara sahne olan kongreye katılan İkbal, o sırada şiddetli ve uzun sürecek bir hastalığa yakalanmıştır. 1935 yılında çok sevdiği hayat arkadaşının ölümü İkbal’i büsbütün sarsmıştır. Bundan sonra artık iyileşemeyen Muhammed İkbal, Lahor’da 21 Nisan 1938 tarihinde sabaha karşı saat 5’te ölmüştür. Ölüm döşeğinde iken etrafındaki dostlarına; “Ölüm bir Müslüman için korkulacak bir şey değildir. O bu cihan işlerinin bir tekâmülüdür. Ve yepyeni bir hayatın kapılarını açar. Bu yüzden, inanmış bir Müslüman, ölümü tebessümle karşılamalıdır.” demiştir.
Muhammed İkbal İslama ve Müslümanlara hayranlıkla dolu bir Müslüman’dı. Ona göre Müslüman’ın toprağında sınır olamazdı. Çünkü bütün Müslümanların vatanı birdir. İkbal‘in bu konuda yazmış olduğu bir çok kahramanlık destanları bulunmaktadır. O doğusuyla ve batısıyla bütün Müslümanları kuşatmıştır. Ona göre insanlığın saadetini gerçekleştirecek tek hükümet İslam’dır. Şiirlerinde sürekli olarak İslamiyetin devlet olarak yaşandığı ve beşeriyete gönderildiği dönemleri işlemiştir.
Muhammed İkbal‘in gerçekleştirmek istediği en önemli hedeflerden birisi Dünya İslâm Devletinin kurulmasıydı. O her ne kadar kişinin ferdi değerini idrak etmiş ve görüşlerinin aslını nefsi terbiye oluşturmuşsa da bunu da yeterli olmadığını biliyordu. Onun için ferdi cemaat için, cemaati de fert için bir ayna kabul etmiştir. Eğer fert görevini yerine getirmese bu noksanlığın cemaate de sıçrayacağına inanmıştır.
Muhammed İkbal Kurtuluş Savaşı yıllarında, Pakistan halkını, zor durumda olan Türk halkının milli mücadelesine destek vermek için örgütlemiş, milli mücadelede kullanılmak üzere Pakistan halkından 1.5 milyon sterlin toplayıp Ankara hükümetine göndermiştir.
Eserleri
1. Esrâr-ı Hodî (Esrar ve Rumûz,1915)
2. Rumûz-i Bî-hodî (1918)
3. Peyâm-ı Maşrik (Şarktan Haber,1924)
4. Bâng-ı Derâ (1924)
5. Zebûr-i Acem (1927)
6. Cavidname (1932)
7. Misafir (1934)
8. Bâl-ı Cibril (Cebrail’in Kanadı,1935)
9. Pes Çi Bâyed Kerd Ey Akvâm-ı Şark (1936)
10. Zarb-ı Kelîm (1936)
11. Armagân-ı Hicaz (1938)