NASA nedir?
“National Aeronautics and Space Administration”ın kısaltması olan NASA, Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi demektir. Amerika Birleşik Devletleri’nin uzay çalışmalarından sorumlu bir kurum olarak 29 Haziran 1958 yılında kurulmuştur.
1915 yılında kurulan NACA’nın (National Advisory Committee for Aeronautics – Havacılık Alanında Ulusal Danışma Komitesi) kaydedilen ilerlemelere bağlı olarak NASA adını almasıyla ortaya çıkan kurumun şekillenmesinde, Sovyet Uzay Programı çerçevesinde uzaya ulaşmayı başaran ilk insan yapımı uydu Sputnik 1’in başarısı tetikleyici bir rol üstlenmiştir. NACA’ya bağlı Alman aerodinami uzmanlarının jet motorları ve süpersonik uçakların tasarımında kaydettikleri ilerlemelerin de etkisi büyüktür.
ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın müdahalesiyle 29 Haziran 1958’den itibaren NASA olarak anılmaya başlayan kurum, bu adla çalışmalarını 1 Ekim 1958 tarihinde başlatmıştır. NACA’nın 46 yıllık deneyimleriyle sağlam bir temel üzerinde yükselmeye başlayan NASA, liderliğini Wernher von Braun’un yaptığı Alman roket programının katkılarıyla da kısa sürede köklü bir kurum haline gelmeyi başarmıştır.
Yürüttüğü uzay çalışmalarını genelde başarıyla yürüten ve hedeflerine ulaşarak tamamlayan NASA’nın, Ay’ın fethiyle sonuçlanan Apollo, Skylab ve uzay mekiği programları için çok büyük harcamalar yaptığından bahsedilmektedir. Ancak bu harcamaların Ay istasyonu, Mars seferi programları gibi merakla beklenen popüler uzay programlarının gerektirdiği harcamaların yanında oldukça küçük kalacağı da eklenmektedir.
ABD’nin uzay çalışmalarına yön verirken Uluslararası Uzay İstasyonu’nu da destekleyen NASA’nın katkıda bulunduğu son çalışmalardan biri, evrende Güneş Sistemi’nin yakınındaki Orion takımyıldızında 15 önyıldızın keşfedilmesidir.
Herschel Photodetector Array Camera and Spectrometer (PACS) adlı araçlardan gelen verilerin, NASA’ya ait Spitzer Uzay Teleskopu’nun Orion takımyıldızındaki önyıldız oluşumlarıyla ilgili yaptığı geçmiş taramalarla kıyaslanmasıyla gerçekleşen bu önyıldız keşfi, yıldız oluşumunun en erken ve en az anlaşılmış aşamalarını gözleme imkanı verdiği için bilim adamları için büyük önem taşıyor.