Okulu kim buldu?
Her ne kadar ergenlik çağında birçok insan okulu bulan kişinin kulaklarını çınlatsa da, bilinen insanlık tarihi ile edinilen bilgiler doğrultusunda böyle bir insanın varlığına dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Tarihsel süreç açısından incelendiğinde Antik Çağ yıllarında Mezopotamya uygarlıklarında okul olarak tanımlanabilecek “eğitim ve öğretim” yapılan merkezler bulunduğu bilinmektedir. Ancak ilk olarak bizzat ya da bir grup şeklinde okul şeklinde tanımlanabilecek bir tesisi kimin açtığı bilinmemektedir. Dilimize Fransızca “ekol” kelimesinden giren okul tabirinin kökenlerin Eski Yunancaya kadar uzanmaktadır. Eski Yunanca “skhole” kelimesi birçok dilde kullanılan okul sözcüğünün de etimolojik kökeni oluşturur.
Kelimenin Yunanca kaynaklı olması, tarihçilerin ilk okulların “akademi” olarak Antik Yunan medeniyetinde kurulduğunu düşünmelerine sebep olmuştur. Formal bilimler üzerine eğitim verilen Antik Yunan okullarında, Plato gibi ünlü filozoflar ve dönemin önemli ilim insanları dersler vermiştir. Antik Çin ve Eski Mısır medeniyetlerinde de formal bilimler, metafizik ile ilişkili konular ve matematik üzerine eğitim verilen okul şeklinde tanımlanabilecek yapılar olduğu da bilinmektedir. Yazıyı icat ederek yazılı tarihin de başlangıcını oluşturan Sümerler, oldukça kompleks bir eğitim ve öğretim sistemine sahipti. Matematikten geometriye birçok farklı alanda eğitim verilen Sümer okullarındaki öğrenciler toprak tabletler üzerine ellerindeki üçgen prizma şeklindeki çubuklar ile yazardı.
Bizans Dönemi itibarıyla okulların belirli kurallar dahilinde yönetilmeye başlaması ile eğitim sistemleri de devlet tarafından yönetilen mekanizmalar haline geldi. Antik Roma’da da kapsamlı bir okul sistemi mevcuttu ve bilimden savaş tekniklerine pek çok farklı alanda eğitim verilmekteydi. Roma kültüründeki eğitim sisteminin kökenlerini oluşturan Bizans okullarının ekolü 15. yüzyıla kadar devam etmiş ve bu dönemden sonra Avrupalıların giderek Mezopotamya kültürünün tarihini araştırmaya başlaması ile yerini aydınlanma yıllarına kadar sürecek yeni bir modele bırakmıştır. Avrupalı bilim insanlarının büyük bir bölümü Mezopotamya uygarlıkları ve sonraki yıllarda İslam medeniyetinde yaşamış bilim insanlarının eserlerini Latinceye çevirmiş ve böyle Avrupa karanlık çağdan çıkarak bilimsel gelişmeler ışığında daha modern bir döneme girmiştir. Bu gelişmeler de Avrupalıların eğitim sistemini yeniden tasarlamasına ve bu sistemin de daha sonra dünya geneline yayılmasına sebep olmuştur.
Avrupa’da 12. yüzyıldan itibaren “üniversite” olarak tanımlanan akademilerin giderek daha da önemli hale gelmesi ile birlikte kilise baskısına karşı çıkan bir bilim çevresi oluşmaya başlamıştır. Fen bilimlerinin yükselmesinin ardından okullarda verilen eğitimin içeriği değiştiği gibi, Avrupa genelindeki okulların sayısı da hızla artmıştır. Günümüzün dünyasında okul, her modern insanın küçük yaşlardan itibaren gittiği ve uzun yıllar boyunca da eğitim almaya devam ettiği eğitim-öğretim tesisleri haline gelmiştir.