Ölüm cezası nedir?

Kanunda belirli olan suçları işleyen kişinin mahkeme tarafından mahkum edilmiş olması sonucu yaşamına son verilmesi durumuna idam cezası ya da ölüm cezası adı verilmektedir.
aa
18. asra kadar insanlar günümüzdeki ölçülere göre önemsiz sayılabilecek suçtan dolayı ölüm cezasına mahkum edilebiliyorlardı. Mahkumiyet kararı da hükümlü olanın atlara çekilerek parçalanması, suda boğulması, uçuruma atılması, yakılması gibi işkenceler ile yerine getiriliyordu.

Bugün ölüm cezası Avrupa ülkelerinden Danimarka, Avusturya, Almanya, İzlanda, Lüksemburg, Portekiz, Fransa, İsveç, Hollanda, İngiltere’de ve Türkiye’de kaldırılmıştır. İtalya ve İspanya gibi bazı ülkelerde sadece askeri suçlara ve vatana ihanet suçu işlemiş olanlara ölüm cezası verilmektedir. Ölüm cezasını kanunlardan kaldıramayan bazı ülkelerde ise bu ceza uzun zamandır uygulanmamaktadır. Ölüm cezasına karşı tutumun gelişmesi neticesinde Avrupa Konseyi’nde ölüm cezasının kaldırılmasına dair bir protokol kabul edilmiştir.

Kanunlarında ölüm cezası bulunan ülkelerde ceza, asmak, elektrik vermek, kafasını kesmek öldürücü ilaç şırınga etmek gibi mahkumun en az acı çekeceği yöntemler kullanarak yerine getirmektedirler.
Ölüm cezası konusundaki temel tartışma aslında bunun bir ceza olup olmadığı dolayısı ile haksız ve gereksiz bulunup bulunmadığı noktasındadır. Ölüm cezasına karşı olan görüşlere göre cezanın amacı suçluyu ıslah edip topluma yeniden kazandırmaktır. Oysa ölüm cezasında bu olanak yoktur. Üstelik ömür boyu hapis cezası da suç işleyen kişiyi benzer bir suç işlemekten alıkoymaktadır. O halde ölüm cezası gereksiz bir ceza idi. Ayrıca ölüm cezasının diğer insanları suç işlemekten caydırıcı bir fonksiyonu bulunmamaktadır. Çünkü insanlar kanunlarda ölüm cezasının var olduğunu bildikleri halde bu suçları işlemeye yine devam etmektedirler. Bu cezaların insanlardaki adalet duygusundan çok öç alma duygusuna yönelik olduğu da dile getirilmektedir. Ölüm cezasının haksız olduğunu düşündüren en güçlü sebeplerden biri de yargılama da adli hatanın yapılabilir olmasıdır. Suçsuz bir kişiye verilmiş olan ölüm cezasının yerine getirilmiş olması halinde bu hatayı düzeltme ve bunu telafi etme olanağı bulunmamaktadır. Bu görüşü savunanlara gör uygar dünyada devlet sadece özgürlüğü bağlayıcı ceza verebilir; ölüm cezası ise devletin tasarlayarak işlemiş olduğu bir cinayettir.

Türk hukukunda 2004 yılı öncesine kadar ölüm cezası Türk Ceza Kanunu, Askeri Ceza Kanunu ve Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nda belirtilmiş olan bazı suçlara karşılık olarak veriliyordu. Cezaların infazı hakkındaki kanuna göre ölüm cezası mahkumun asılması sureti ile yerine getiriliyordu. 2004 yılında idamın kaldırılmasıyla ölüm cezası Türkiye’de tarihe karışmıştır.
Eski Türk hukukuna göre ölüm cezasının yerine getirilebilmesi için kararın mahkeme tarafından verilmiş olması ve bunun yüksek mahkeme tarafından onaylanmış olması yeterli değildi. Bu kesinleşen kararın ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da onaylanmış olması gerekiyordu. 1960’larda ölüm cezasının anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne yapılmış olan başvuru mahkeme tarafından reddedilmiştir. Ve ölüm cezası anayasaya uygun bulunmuştur. 1982 anayasası da ölüm cezasının verilebileceğini karara bağlamıştır.

Türkiye Avrupa Konseyi’ne üye olduğu halde ölüm cezalarının kaldırılmasına ilişkin protokolü onaylamamış olan tek ülke idi.
Siyasi suçlara da ölüm cezasının verilmiş olduğu Türkiye’de demokratik yönetimin yürürlükte olduğu dönemlerde uygulanmaması yönünde bir eğilimin olduğu görülmektedir. Ama askeri yönetim dönemlerinde ölüm cezaları hem daha çok verilmekte ve hem de hızlı bir şekilde uygulanmaktaydı. Ancak 2004 yılında idamın kaldırılması ile ölüm cezasına dair bütün kanunlar ortadan kalkmıştır.

Bir Cevap Yazın