Organ nakli nedir, nasıl yapılır?
Modern tıbbın günden güne daha da gelişmiş imkanlara sahip olmasıyla birlikte birçok hastalığa karşı kesin çözüm sağlayan organ nakli, “donör” olarak ifade edilen bağış yapan kişiden alınan organ parçalarının ya da tamamının hasta vücuduna nakledilmesidir. Organ bağışı yapan kişi hayattayken de organ nakli yapabileceği gibi, kadavraların organlarından da yararlanılabilmektedir. Organ nakli dendiğinde her ne kadar bir organın tamamının donörden alınarak bir başka kişiye transfer edilmesi anlaşılsa da, bu organın bir parçasının alınmasını da kapsayabilmektedir. Organ bağışı; doku transferi, kalp, karaciğer, akciğer, pankreas, ince bağırsak, el, kornea ve deri gibi birçok farklı vücut parçasının nakledilmesini kapsamaktadır. Organ nakli ile birlikte yüzünde kalıcı hasar oluşmuş bir kişiye deri nakledilmesi söz konusu olabileceği gibi, gözlerindeki sağlık sorunu nedeniyle görme hissini kaybetmiş bir kişinin yeniden görmesi de sağlanabilmektedir.
Organ nakli gelişen tıbbi imkanlarla yakın geçmişte insanların gündemine gelmiş bir konu gibi görünse de aslında 18. yüzyıla ve daha da gerisine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. İnsanlık tarihinin oldukça eski dönemlerinde dahi insanlar organların nakledilmesiyle ilgili çalışmalar yapmış olsa da, bilimsel içeriğe sahip olan çalışmaların 19. yüzyılın ortalarından itibaren başladığı söylenebilir. Organ nakli başarıyla tamamlansa dahi enfeksiyonlar, genetik nedenler ya da epigenetik unsurlar nedeniyle nakledilen organın hasta bedeni tarafından reddedilmesi de mümkündür. Bu nedenle nakil öncesi tıbbi araştırmaların büyük bir titizlikle yürütülmesi gerekmektedir. Nakil öncesi kapsamlı incelemelerin yapılmasını da içerdiği için muazzam derece karmaşık bir işlemler bütünü olan organ nakli, modern tıbbın da geleceğe yönelik en önemli araştırma konularından biridir.
Aktif tedavisi bulunmayan ya da dokularda kalıcı hasar gerçekleştiği için tedaviye cevap alınması mümkün olmayan durumlarda hasta için umut ışığı manasına gelen organ nakli, günümüzde dahi organ reddi sorunuyla karşı karşıyadır. Bilindiği kadarıyla 1900’lü yılların başında kornea nakli ile kapıları aralanan organ nakli sonraki yıllarda dünyanın birçok farklı bölgesinde araştırmalar yapan bilim adamları tarafından daha da etkin sonuçlar alınabilecek şekilde gelişmiştir. 1950’lerden itibaren böbrek ve pankreas nakillerinin olumlu sonuç verecek biçimde gerçekleştirilmesi ile pek çok hastaya tedavi yolunun açılmasını sağlayan organ nakli, 21. yüzyılda yüz nakli ya da çift kol nakli gibi çok kritik durumlar da dahi başarılı bir biçimde uygulanabilir hale gelmiştir. Ülkemizde de bu konuda son dönemde birçok uluslararası düzeyli başarıya imza atılmış ve haber bültenlerinden takip edildiği üzere başarılı bir şekilde yüz nakli operasyonu da gerçekleştirilmiştir.