Ortaoyunu nedir?
Geleneksel Türk seyirlik oyunlarının en önemlilerinden biri ortaoyunudur. Meddah, karagöz, kukla gibi diğer geleneksel seyirlik oyunlar ile ortak veya benzer birçok özelliği bulunmaktadır. Bugün bilinmekte olan şeklini 19. Asırda almış ise de başlangıcı bir hayli geriye dayanmaktadır. Anadolu Selçukluları döneminde karşılıklı konuşmaya dayalı olan oyunların varlığı bilindiği gibi, Osmanlılar döneminde de danslı, çalgılı, taklitli, gülünç oyunlar daha ziyade büyük şehirlerde yaygındı. Bu oyunlarında yer aldığı şenlikleri betimleyen birçok minyatür mevcuttur. Önceleri kol oyunu, meydan oyunu gibi isimler ile anılan ortaoyunu son şeklini almış olduğu 19. Asırda daha çok zuhuri kolu adıyla anılmıştır.
İsminin de anımsattığı gibi ortaoyunu bir açık alan oyun türüdür. Ancak mevsimine göre kapalı olan yerlerde de oynanmaktadır. “Palanga” adı verilen ortaoyunu alanı daire ya da elips şeklinde olur. Kadın seyircilerin bulunduğu bölüm kafesler ile çevrilirdi. Oyun alanı ip gerilmiş kazıklarla belirlenmeye çalışılırdı. Seyircilerin hemen önündeki bir köşede çalgı takımı yer almakta idi. Ortaoyununun başlıca dekoru, “Yeni Dünya” denilen ve evi sembolize eden iki üç kanatlı, kafesli bir paravan ve arkası olmayan bir iskemle idi. Oyuncular sandık odası adı verilen soyunma odalarından çıkıp bir tarafta bırakılan küçük aralıklı alana girerlerdi.
Klasik bir ortaoyunu olan Karagöz oyunundakine benzer şekilde giriş, karşılıklı konuşma, fasıl ve bitiş bölümlerinden meydana gelmekteydi. Alana ilk olarak çalgı eşliğinde oyunun iki temel tipinden biri olan Pişekar girer, baş çalgıcı sayılan zurnacıyla kısa bir konuşmanın ardından o gün oynayacakları oyunun ismini söyleyerek gösteriyi başlatırlar. İkinci temel tip olan Kavuklu’nun yine çalgı eşliğinde alana girmesi ile başlayan karşılıklı konuşma bölümü kendi içinde ikiye ayrılmaktadır.Kavuklu ile Pişekar’ın birbirleri ile tanış çıkmaları ile sonuçlana ilk bölüm “arzbar” adıyla anılırdı. Bundan sonra Kavuklu’nun sonunda rüya olduğu ortaya çıkan bir öykü anlattığı “tekerleme” bölümü gelmekteydi. Karagöz oyunundaki gibi gerçek oyunla alakası olmayan karşılıklı konuşma bölümü seyircileri gösteriye ısındırmayı amaçlamıştır. Asıl oyunun yer aldığı fasıl bölümünde Kavuklu sürekli olarak alanda kalır, oyunun konusuna göre sahneye çıkan çeşitli tipler ile güldürücü konuşmalar yapardı.
Bu bölümde zaman zaman Pişekar da alana gelerek ya yeni tipleri Kavuklu’ya tanıştırır. Ya da oyunun akışını yönlendirirdi. Oyundaki düğüm daha çok Karagöz oyununda olduğu gibi sarhoş tipinin ortaya çıkması ile çözülürdü. Çok kısa olan bitiş bölümünde Pişekar ile Kavuklu karşılıklı birkaç söz söyledikten sonra Pişekar’ın oyununun son bulduğunu açıklaması, işlemiş oldukları kusurlardan ötürü özür dilemesi, gelecek oyunun adını, yerini ve zamanını açıklaması ile oyun son bulurdu. Kavuklu ve Pişekar müzik eşliğinde alandan çıkarlardı.
Ortaoyununda yer alan bütün tipler Karagöz oyununun tipleri gibidirler. Ancak karagöz perdesinde gösterilme imkanı olan doğaüstü yaratıklar, ile hayvanlar, sandal, araba gibi binek araçları ortaoyununda bulunmaz. Ortaoyununun iki ana karakteri olan Pişekar ile Kavuklu da karagöz ile Hacivat’ın karakter olarak hemen hemen aynısıdır. Ama Pişekar ile Kavuklu canlı kişiler olduklarından sözlerini vücut hareketleriyle, yüz ifadeleriyle güçlendirmek imkanına sahiptirler.
Ortaoyununun oyun dağarcığı da Karagöz oyunu ile büyük benzerlik göstermektedir. Karagöz’ün dağarcığındaki 40 kadar oyun bulunurken, ortaoyununda saptanabilen 80’in üzerinde oyun bulunmaktadır.