Osmanlı esnafı, ticari ve sosyal hayat nasıldı?
Osmanlı esnafı, ticari ve sosyal hayatta tarihte eşine rastlanmamış bir ahlak, güven ve emniyet sağlamışlardır. Bunda uygulanan sistem, yani esnafların yetiştirilmesi, meslek öğretilmesi ve diğer şeylerde İslami ahlaka, kural ve kaidelere uygun olarak yapılmasından kaynaklanıyordu. Bu esnaflık sisteminin işleyişinin ve toplum hayatında düzenin sağlanması ile ilgili uygulamaların işleyişi için Ahilik teşkilatı ile sağlanıyordu. Ahilik, Selçuklu devletinin yıkılmaya yüz tutmasıyla 13. yüzyılda Ahi Evran tarafından bir tarikat olarak kurulmuş ve bozulan sosyal hayatın ve düzenin sağlanması ve sorunların giderilmesi için daha sonra bir teşkilat haline gelmiştir. Günümüzde esnaf ve zanaatkarlar odası olarak devam etmektedir. Osmanlı esnafının yetişmesinde Ahilik teşkilatının rolü büyüktür. Esnaflık ahlakı burada öğretilir ve esnaflar bu tezgahtan geçtikten sonra dükkan açabilirler. Ahilik teşkilatı, esnafların sıkıntı ve problemlerin çözülmesinde devletle yazışma tarzında bir tarz ve usul kullanarak çözmeye çalışmışlardır.
Osmanlı dönemindeki esnafın ticari ve sosyal hayatı hakkında bir İngiliz gazetesinde şöyle anlatılmaktadır:
Osmanlı esnafında ticari hayatta, müşteri ile ilişkilerinde mal alış veriş tarz ve usullerinde dünyanın başka bir yerinde göremeyeceğiniz daha güzel bir usul olamayacağı anlatılmaktadır. Gazetede anlatılana göre Sivas pazarına gidildiğinde bu mananın en güzel örnek ve misalleri ve uygulana adetlerin görüldüğü anlatılmıştır. İlk olarak müşteriler pazara gelerek, almak istedikleri malın teşhir edildiği dükkanı ayaküstü durarak gözden geçirir. Pazarda bulunan tüccar veya dükkancı, dükkanın önünde diz çökmüş veya bağdaş kurmuş bir şekilde oturmaktadırlar. Eğer dükkana gelen müşteri, itibara değer olan kimselerden ise tüccarın yanına çıkarak beraber oturur. Tüccar ise böyle bir müşterisine karşı böylesine güzel bir tarzda konuksever davranması ve ayrıca ev sahibi gibi muamele ettiği görülmeye değer oluğu anlatılıyor. Müşteriye ilk olarak bir kahve ısmarlar ve sigara ikram eder, daha sonra hal-hatır sorularak konuşmaya başlanır. Beraber kahve ve sigara içildikten sonra konuşma sırasında konu alış veriş meselesine çevrilir. Esnaf ahlakı olarak müşteri ile sohbet edilirken birden bire ve hemen bu alış veriş meselesine girilmesi hürmetsizlik ve terbiyesizlik olarak görülür. Dükkancı müşteriyle muhabbet ettiği sırada ne istediği ve ne satın almak arzu ettiği gayet nazik ve güzel bir ifade tarzı kullanarak sorar. Ve müşteri almak istediği şeyi konuşulduktan sonra müşteri hemen malın fiyatı sorar. Bunun üzerine satıcı yine nazik bir tarzda şöyle konuşmaya devam eder: “Zatı alileri her ne münasip görürseniz onu verirsiniz hiç vermezseniz de hediye makamında kabul buyurursanız bence büyük bir şereftir” diye karşılıkta bulunur. İşte İngiliz gazetesinde Osmanlı esnafının alışveriş tarzı, usulü ve müşterilerle muhatap olması bu şekilde anlatılmaktadır. Ve gazetede buna ek olarak böyle nezaketli alışverişin hiçbir yerde olmadığı görülmezdi diye yazılmıştır.
Ayrıca Osmanlı esnafının ticari ve sosyal hayatı hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla, Fransa hükümeti tarafından 1869 yılında Teophile Deyrolle adında bir araştırmacıyı Anadolu’nun şark illerinde inceleme yapmak üzere görevlendirilir. Trabzon’a gelen araştırmacı esnaflar ile müşteriler arasındaki çok ilginç bulduğu olayları ve hadiseleri Fransa’da yayınlanan bir dergide yazarak yayınlanmıştır. Fransız araştırmacı, Trabzon’da gördüğü Türk esnafı ile diğer milletlerden olan Ermeni, Rum ve İran esnafını karşılaştırırken dergide şunları yazmıştır:
Araştırmacının müşahedesine Türk esnaf dükkanında ciddi ve sessiz bir şekilde sigarasını içerek müşterisini beklediği. Müşteri dükkandan almak istediği malı eline alarak evirip çevirdikten sonra esnafa alacağı şeyin fiyatını sorar. Dükkancının malın bedeli hakkında ağzından bir rakam çıkar. Bundan sonra artık pazarlık etmek faydasız olduğunu yazmıştır. Diğer milletlerden olan Rum ile Ermeni esnafların ise müşterilere davranışları tamamen bir başka olduğu. Yani müşteri dükkanın önünden geçerken seslenir, hatta elbisesinden tutup çekerek dükkana sokmak ister. Müşteriyi çok yoğun bir şekilde laf sağanağına tutarak o kişiye en yumuşak ifadeler kullanarak hitap ederler. Konuşurken laf arasında müşteriye “Kardeşim, Ruhum dostum” diye hitapta bulunurlar daha sonra malın bedeli olarak iki kat değerini söylerler. Bu ilde İranlı esnaflar hakkında ise, onlardan bazı esnafların Osmanlı esnafındaki güzel meziyetleri ile diğer millerde bulunan esnaf ahlakını yani hilekarlıklarını birleştirmiş olduğunu dergide yazmıştır.
Avrupa o dönemde Osmanlı esnafının ticari ilişkilerinin ne kadar mükemmel olduğunu hayretle anlatmışlardır.
Tarihte bazı hadiselerle de desteklenen esnafın şöyle bir özelliği de bulunmaktadır. Esnaf dükkanını açtıktan ve ilk siftahını yaptıktan sonra gelen müşteriyi, eğer aynı mal komşusunda varsa onun siftah etmediğini düşünerek müşteriyi oraya yönlendirir. İşte Osmanlı esnafı böyle bir ahlaka sahip idi.