Osmanlı iskan politikası nasıl uygulanmıştır?

En geniş anlamıyla iskan, yerleşmek demektir. Mevsimlerin seyrine göre yer değiştiren, yazın yaylaya, kışın ovaya inen yarı göçebe grupların bir süre için yerleşmeleri, insanların oturdukları çeşitli mesken, çiftlik, köy, kasaba ve şehir, geçici ya da devamlı, toplu veya dağınık, küçük ya da büyük bütün yerleşmeler, iskân olarak kabul edilir.
ooo
İskan faaliyetlerinin genel özellikleri şunlardır:
1- İskan için öncelikle konargöçerler tercih edilir, yerleşik hayata geçmeleri sağlanırdı.
2- İskan, genel olarak fethedilen yerlere yakın yerlerden yapılırdı.
3- İskan yapılırken coğrafi benzerlik göz önünde bulundurulurdu.
4- Bir yerden göçmen alınırken, o yerin üretim ve düzeninin bozulmamasına önem verilirdi.
5- Fethedilen yerlerdeki halktan ayaklanma çıkarma olasılığı olanlara iskan için öncelik verilirdi.
6- Yeni yerleşim yerinde herkese ihtiyacı olan bütün malzemeler verilir ve bunlardan bir süre vergi alınmazdı.
7- Geçerli neden olmaksızın yeni yerleşim yerini terk etmek ve eski yerleşim yerine dönmek yasaklanmıştır.
8- İskana tabi olan aileler arasında anlaşmazlık olmamasına dikkat edilirdi.
9- Bir yere iskan bir seferde yapılmaz, gerektiği zaman yapılırdı.

İskan sorunu devletlerin ekonomik ve idari meseleleri ile yakından ilgili olmasının yanı sıra toplum hayatı ile de ilgilidir. Devletlerin kuruluşu ve parçalanması bazı ekonomik ve siyasi olaylar, bir çok defa büyük nüfus kütlelerinin yer değiştirmesine yol açmıştır. Çeşitli milletlere mensup olan topluluklardan meydana gelen Osmanlı Devleti de bu şekilde bir olay neticesinde tarih sahnesine çıkmıştır.Orta Asya’dan gelmiş olan Müslüman-Türk boyları, Hristiyan topraklarına zaman içerisinde daha sık yerleştiler ve bir müddet sonra Hristiyan ahali azınlığa düşmüş oldu. Bu durum Osman ve Orhan Gazi zamanlarında da devam ederek Marmara Bölgesi Türklerle iskan edilmiştir.

Bir süre sonra büyük bir ordu ve düzenli bir devlet teşkilatı oluşturuldu. Böylece birçok dini, sosyal ve iktisadi şartlar sonucunda ortaya çıkan Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde tasavvufi kurumların etkisi oldukça büyük olmuştur. Dini, askeri ve siyasi nedenlerin yanında, nüfus yoğunluğu ve hareketliliği gibi çeşitli nedenler de Osmanlı Devleti’nin kurulmasında ve büyümesinde önemli rol oynamıştır.

Osmanlılar alimlerin ve gönül ehlilerin öncülüğünde başlayan ilk iskan hareketleriyle beraber yeni fethedilen yerlere Müslüman ahaliyi yerleştirmişlerdir. Muhtelif yerlerde bir takım vakıflar kurmuşlardır. Müstakil derbend tesisleri kurup ahaliyi buralara yerleştirmişler. Ordunun ardından ya da onlarla birlikte hareket eden veliler için ıssız yolların geçtiği önemli yerlere zaviye ve tekkeler kurarak iskan hareketine yön vermişlerdir.
Yeni fethedilen yerleri Türkleştiren ve Müslümanlaştıran Osmanlılar boş yerlerde de ekonomik bir hareketlilik sağlamak amacıyla yeni kasaba ve köyler kurmuşlardır.
Konargöçer Müslüman-Türk aşiretlerini yeni alınan bölgelerin Türkleştirilmesinde ve İslamlaştırılmasında kullanmış olan Osmanlı Devleti; onları savaşçı özellikleri, bir disiplin ve teşkilat içinde olmalarından dolayı bu feth edilen bölgelere yerleştirmiştir. Nitekim Rumeli fatihi Süleyman Paşa döneminde konargöçer aşiretler Rumeli’ye geçirilip iskan edilmişlerdir. Rumeli’den de Anadolu’ya insan toplulukları nakledilerek bölgeler arasında denge kurulmak için gayret edilmiştir. Bu arada birbirine zıt iki ayrı istikamette iskan hareketi de görülmektedir.
Osmanlıların Rumeli’ye geçtikleri ilk dönemlerden itibaren, fethedilen yerlere gönderilen Müslüman-Türk aşiretlerine zengin topraklar verilmiştir. Bütün akrabalarıyla göçecek olanlara; yurtluk, toprak, tımar gibi bir takım imtiyazlar da tanınarak muhaceret teşvik edilmiştir.
Osmanlı Devleti iskan politikasının asıl amacı Türk ve Hristiyan toplumlarını bir araya getirmek ve böylece gayrimüslimleri İslamiyet’in sağlam hukuk düzeni, adalet ve din hürriyetinin yanı sıra Müslümanlığın temizlik, misafirperverlik, cömertlik ve bütün iyi ahlâk kuralları ile donanmış olan halkının yaşayışını göstermek amacıyla İslam’ın yayılmasını sağlamak olmuştur.

Fatih Sultan Mehmet 1463 yılında Bosna’ya girince buradaki Bogomiller zümresi toplu halde Müslüman olmuşlardı. Bosna Müslümanları, Türk idaresine ve İslamiyete kavuşurken kendi ellerinden alınmış olan topraklara da Türk idaresi sayesinde sahip olmuşlardır.

16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti, dinamizmini kaybetmeye başladı ve fetihler durdu. Dışa dönük iskan politikası takip eden Osmanlı devleti içe dönük bir iskan politikası takip etmeye başladı. 17. yüzyılın başından itibaren doğuda ve batıda yapılan savaşlar, idari, mali, iktisadi ve adli nizamın bozulmasına neden olmuştur. Osmanlı Devleti, 17. ve 18. yüzyıllarda sahipsiz kalan yerlere çeşitli aşiret ve oymakları yerleştirerek, buraların yeniden ziraata açılması şeklinde bir iskan politikası takip etmiştir. 19. Yüzyılda genel olarak toplu iskan politikası yerine, bölgelere hitap eden ve oraların ıslahını hedef alan bir yol takip edilmiştir.

Tanzimat’la birlikte başlayan iskan hareketleri dikkatli bir şekilde yürütülmeye çalışılmıştır. Aşiret reislerine bulundukları eyalet valisi tarafından bir mühür verilerek, aşiretten herhangi birinin izinsiz başka bir yere gitmesi önlenmiştir. 19. yüzyılın ortalarından itibaren, savaşlardan dolayı elden çıkan topraklardaki zulme uğrayan Müslüman Türkler Anadolu’ya göç etmişlerdir. Bunun için İskan-ı muhacirin komisyonu kurulmuştur. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin iskan politikası, kendine dönüş olarak nitelendirilebilecek bir hüviyete girmiştir.

Bir Cevap Yazın