Osmanlıca nedir?
Osmanlıca Türk İslâm tarihinin, kültür ve medeniyetinin, biliminin, felsefesinin oluşturduğu, Arap harflerini alfabe olarak kabul etmiş bir milletin konuşma ve yazı dilidir. Osmanlıca muhteva ve şekil olarak birbirinden ayrılmaz ve şu üç unsurdan meydana gelmektedir: İslâm harfleri, vücudu kelimeler, ruhu kelimelerin manalarıdır.
Osmanlıca, Osmanlı Devleti döneminde 13-20. Yüzyıllar arasında kullanılan Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalmış olan Türk dilidir. Alfabe olarak Arap alfabesi’nin Farsça ve Türkçe’ye uyarlanmış bir şekli kullanılmıştır.
Ünlü tarihçi İlber Ortaylı bir yazısında Osmanlıcayı şöyle tanımlamıştır:
“Osmanlıca, Avrupa dillerindeki Ottoman, Osmanisch kelimelerinin yanlış bir çevirisidir. Bir dönemi ve bir üslubu nitelendirmek için yanlış kullanılan sıfat, üstelik bir de isim haline getirilip kavramlaştırılmış ve bilgisizce bir kimlik kompartımanına dönüştürülmüştür. Osmanlıca öyle Fransızca ve Rusça gibi ayrı dil olarak anlaşılamaz, Arap harfleriyle yazılan bir Türkçedir. Her dil asırdan asıra bazı değişiklikler geçirir ama bu durum ayrı bir dilden söz etmeyi gerektirmez. Nihayet anneannemizle dedemizin mektuplaşma dilidir. Birçoğumuzun bu mektupları okutmak için ümmi köylüler gibi adam aradığı gerçektir.”
Attila İlhan da Osmanlıcanın tanımını şu şekilde yapmıştır: “Osmanlıca, Türklerin yüzyıllar boyunca geliştirdikleri özgün bir dil, Arapçadan da, Farsçadan da yararlanmış, ama ikisi de olmamış; yeni Türk kuşakları Osmanlıcayı anlayabilmelidir ki, gelecekle geçmiş arasındaki köprüyü sağlam kurabilsinler!” Osmanlıcanın özgün bir dil olduğunu yapay bir dil olmadığını ifade eder.
Türkçe, bütün tarih boyunca çok geniş bir alanda konuşma ve yazı dili olarak varlığını sürdürmüş bir dildir. Bunun neticesi olarak da Kuzey Türkçesi olan Kıpçakça, Doğu Türkçesi olan Çağatayca ve Batı Türkçesi olan Oğuzca gibi yazı dilleri ortaya çıkmıştır. Batı Türkçesi, Osmanlı Türkçesi ve Azerî Türkçesi olarak gelişme göstermiştir. Osmanlı Türkçesi, 24 Oğuz boyunun konuştuğu şive olan Oğuz şivesine dayanmaktadır.
Osmanlıca da kendi arasında kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır:
Dönemlere göre sınıflandırma
1- Eski Osmanlıca (Eski Anadolu Türkçesi): 11.yüzyıldan 15. yüzyıla kadar.
2- Klasik Osmanlıca: 16. yüzyıldan 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar,
3- Yeni Osmanlıca: 19. Yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılına kadar.
20.asrın hemen başlarında gelişen Türkçülük hareketi dilde Türkçülük fikrini ortaya koymuş ve böylece Modern Türkiye Türkçesi dönemi başlamıştır. 1928 yılında yapılan 1928 yılında Harf Devrimi ile Latin alfabesinin kullanılmaya başlaması ile Osmanlıca’nın kullanımı sona ermiştir.
Türk Tarihi’nin son 1000 yılına yakın bir dönemi Osmanlıca ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından bilinmesi zorunlu olan bir dildir.
Osmanlı yönetici sınıfının ve eğitimli seçkinlerin kullanmış olduğu bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlıca, günlük anlamda konuşulan bir dil olmamıştır. Osmanlı yazı dili 15. yüzyıl ortalarında biçimlenmeye başlamış ve 16. yüzyıl başlarında klasik şeklini almıştır. 19. yüzyıl ortalarından itibaren hızlı bir değişime uğrayan Osmanlıca, Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 1923 tarihinde resmen kurulmasından kısa bir süre sonra gerçekleştirilen Harf Devrimi ve Dil Devrimi neticesinde yazı dili ve gramer olarak kullanımdan kalkmıştır. Fakat konuşma ve yayın alanındaki kullanımı Türk Dil Kurumu’nun yabancı kelimeleri Türkçeleştirme çalışmaları ve Batılılaşmanın hız kazanması ile kullanılmaya başlanan yeni kelimeler sayesinde değişime uğrayarak varlığını sürdürmüş ve bugün kullanmakta olduğumuz modern Türkçeye dönüşmüştür.
Türkçe yazı diline Arapça ve Farsça sözcüklerin girmesi İslamiyetin kabulüyle başlamıştır. Türkiye Türkçesi’nde 13. yüzyıla ait en eski metinlerde toplam kelime hazinesinin üçte biri Arapça ve Farsça alıntılardan meydana gelmiştir.