Paracelsus kimdir?
Paracelsus, 16. yüzyılın önemli bilim adamlarından biridir. Gerçek adı Aurolus Phillipus Theophratus Bombastus von Hohenheim olan Paracelsus Zürich yɑkınlɑrındɑ 1493 yılında dünyaya geldi. İlk temel bilgileri doktor olan babasından aldıktan sonra 16 yaşında Basle Üniversitesi’ne girmiş ve simya, cerrahi ve tıp okumuştur.
Paracelsus simya bilimiyle üniversiteye girmeden önce tanışmıştır. İsaac Hollandus’un eserlerini inceleyerek, kendi döneminde kullanılan malzemelerden daha üstün özellikli ilaçlarla hastalıkları tedavi etme azmini kazanmıştır. Bunun yanı sıra simya alanında keşiflerde bulunmuştur. Paracelsus afyon ve cıvayı ilaç yapımına sokmuştur. Eserleri ünlü simyacının tıp bilimine ve manyetizma ilkelerine dair ileri bir bilgiye sahip olduğunu göstermektedir.
Paracelsus 1516 yılında, şehrin zengin hekimlerinden biri olup nekromansi deneyleri nedeni ile otoritelerle bozuşarak şehri terk etmek zorunda kalan Sigismund Fugger’den mineroloji, tıp, cerrahi ve kimya alanında ders almaya devam etmiştir. Paracelsus daha sonra, hayatını astrolojik kehanetler ve okült çalışmalarla devam ettirerek göçmen bir hayatı seçmiştir. Almanya, Fransa, Hollanda, Danimarka, Macaristan, İsveç ve Rusya’yı gezmiştir.
Paracelsus günün tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına şiddetle karşı çıkmış ve Galen, Hipokrates gibi otoritelerin eserlerini yakmıştır. Bu hareketiyle büyük bir tepkinin doğmasına neden olan Paracelsus, hiçbir yerde fazla kalamamış ve şehir şehir dolaşmıştır.
Paracelsus 1526 yılında Almanya’ya geri dönmüş ve daha önce okuduğu okulda fizik, tıp ve cerrahi profesörü olarak çalışmaya başlamıştır. Derslerinde, dönemin otoriteleri tarafından kesinlikle değişmez ve karşı çıkılamaz olarak görülen ve en ufak bir farklı yorumunun sapıklık olarak görüldüğü Galen’in sistemini bir kenara attığı için ona Hekimlerin Luther’i unvanı verilmiştir.
Paracelsus, tüm varlıkların ortak bir temeli olduğunu ileri sürmüştür; bu temel, daha önce ileri sürülen 4 elementin yanında, onun “materia prima” (ilk maddeler) adını verdiği tuz, civa ve kükürtten ibaretti. Bunlardan cıva ve kükürt, İslâm Dünyası’nda, transformasyon teorisi kapsamında temel iki element olarak sunulmuştu. Bu yedi temel element, canlı veya cansız bütün varlığın temel maddesini meydana getiriyordu. Dolayısıyla canlılar ve cansızlar özde farklılık göstermezler; temel yapı olarak birbirleriyle aynıdırlar. Öyleyse, onların fonksiyonları arasında bir paralellik olmalıdır. Paracelsus, kimyada kabul edilen yasa ve ilkelerin, canlılar için de geçerli olduğunu savunmuştur.
Paracelsus, vücut fonksiyonlarının, kimyasal bir süreç oluşturduğunu ileri sürmüştür. Mide sindirim görevini besin maddelerini ısıtıp, ıslatarak ya da onları bazı hareketlerle parçalayarak yapmaz; midenin salgıladığı bazı sıvılar ile onu kimyasal bazı değişimlere tabi tutar. Paracelsus, modern farmakolojinin de kurucusu olarak kabul edilmiştir. Çeşitli kimyasal maddeler üzerinde araştırmalar yapan Paracelsus bunların sonucunda antimonu bulmuştur ki daha sonra 17. ve 18. yüzyıllarda antimon sık sık iatrokimya görüşlerini destekleyenler tarafından ilaç olarak kullanılmıştır.
Paracelsus birçok bilim adamını etkilemiştir. İatrokimya görüşünün yanı sıra, yine 16. yüzyılda fizik bilimini ve fizik ilkelerini canlı yapının açıklamasında temele alan görüşler gelişmiştir.İatrokimya ve iatrofizik görüşleri, daha sonra mekanik okulu oluşturacak şekilde birleşmiştir; mekanik okul, canlı ve cansız bütün varlıkların yapı ve işlevlerinin birbirine benzediğini ve bu nedenle fizik ve kimya olaylarının açıklanmasında kullanılan prensiplerin biyolojide de geçerli olduğunu kabul etmiştir.