Pigment nedir?
Nesnelere rengini veren moleküllerin genel adı olan pigment, üzerinde düşünüldüğünde yaşam açısından muazzam derece büyük bir görevi yerine getirmektedir. İçinde yaşadığımız ve her anı ayrı bir sanat eseri olan doğanın sayısız tona sahip olmasını sağlayarak dahi hayata “renk” katan pigmentler, insanların kendi vücutlarından oluşturdukları sanat eserlerine kadar canlı cansız her “şeyin” renklere sahip olmasının nedenidir. Pigment molekülleri insan gözünde var olarak, insanların çok çeşitli göz renklerine sahip olmasını sağlar. Pigment molekülleri ile ışık arasında enerji alışverişi yönünden bir ilişki olduğu gibi, insan gözündeki renk pigmentleri ışığa tepki olarak elektrik sinyalleri de üretmektedir. Gözün çevreyi görmesini sağlayan görünür ışık, gözdeki “Retina” tabakasında yer alan renk pigmentlerinin elektrik sinyalleri üreterek beyne aktarım yapmasını sağlar.
Pigment olarak isimlendirilen renk moleküllerinin harekete geçmesi için tıpkı diğer tüm moleküllerde olduğu gibi belirli bir “enerji” kaynağına ihtiyaç vardır. Pigment moleküllerinin hareketlilik kazanmasını sağlayan enerji ise ışık tarafından sağlanmaktadır. Bir başka değişle “renk” olarak ifade edilen farklı algıların oluşması, ışık ile pigment molekülerinin arasındaki enerji alışveriş ile gerçekleşmektedir. Tüm canlıların bedenlerinin ve diğer tüm cansız nesnelerin belirli renklere sahip olmasını sağlayan renk pigmentleri, başta güneş ışınları olmak üzere tüm ışık kaynaklarıyla etkileşim halindedir. Renklerin oluşmasına neden olan “tüm aşamalarda”, ışık tarafından sağlanan enerjinin rolü vardır. Tüm renk molekülleri yani pigmentler her zaman ışıkla aktif hale gelmektedir.
Canlıların gerek gözlerinde gerekse de derilerinde bulunan pigmentler sürekli olarak canlı vücut hücreleri ile bir iletişim içindedir. Saçların renginin kaynağı olan Melanin ismindeki pigmentler çoğu insan görmesi imkansız olduğu için bilmese de, beyin zarında dahi bulunmaktadır. Gözdeki retina tabakasında bulunan pigmentlerin amacı gözün renklenmesini sağlamak değil, görme işlevinin renkli bir şekilde sağlanmasıdır. Zira herhangi bir canlının gözündeki bazı renk moleküllerinin yani pigmentlerin bulunmaması ya da olması gerekenden kritik seviyede daha az olması, “renk körlüğü” olarak bilinen rahatsızlığa neden olmaktadır. Bir başka değişle görme merkezinde bulunması gereken oranda pigment bulunmayan canlılar, çevresindeki canlı cansız varlıkların renklerindeki bazı tonları ayırt edememektedir.
İnsan gözünün Retina bölümünde yer alan pigmentler kendilerine gelen ışığın dalga boyunu, beyne iletilen elektrik sinyallerine çevirmektedir. Bir başka değişle beyin, çevreyi ışığın dalga boyunun elektrik sinyallerine dönüştürülmesi sayesinde algılar. Bu da beynin elektrik sinyallerine göre çevreyi algılaması manasın gelir. Beyin için dünya denen şey, sayısız elektrik sinyallerinden başka bir şey değildir…