Plütonyum nedir?
Periyodik cetvelde “Pu” simgesi ile ifade edilen plütonyum elementinin tüm izotopları radyoaktif özelliğe sahip olduğu gibi aslında yapısal özellikleri sebebiyle toksin olan bir maddedir. Evrende doğal halde bulunmayan bir element olan plütonyum, laboratuvar ortamında suni bir biçimde yani çeşitli işlemler sonucunda ortaya çıkan bir elementtir. Çekirdeğin nötron yakalaması ile elde edilen plütonyum, dünya üzerindeki “en yüksek toksin değeri olan maddedir”. İnsanoğlunun 1940 yılında tanıştığı bir element olan plütonyumun radyoaktif özellikleri kısa süre içinde fark edilmiş ve ne yazık ki aralarında atom bombası da olmak üzere bu elementin çok çeşitli alanlarda kullanımına yönelik kapsamlı çalışmalar başlatılmıştır.
Başta Glenn Seaborg olmak üzere Arthur Wahl, Edwin Mcmilan ve Joseph Kennedy gibi birçok bilim adamının ortak çalışması sonucu keşfedilen plütonyum elementi günümüzde dahi dünya üzerindeki en değerli maddelerden biri, bakış açısına göre belki de en değerlisidir. Fiziksel özellikleri itibarıyla metallere benzeyen plütonyum en çok da nikele benzetilir. Ancak plütonyum elementi çok hızlı bir biçimde okside olmaktadır. Plütonyumun oda sıcaklığındaki haline ise “Alfa formu” denmektedir. Erime sıcaklığı yaklaşık olarak 640ºC olan plütonyumun kaynama noktası ise yaklaşık olarak 3,200ºC’dir. Atom Numarası 94 olan bu element, her geçen yıl dünyanın daha da büyüyen bir sorunu olan enerjinin nükleer yollarla karşılanması için kritik derecede öneme sahip araştırmaların da baş kahramanıdır.
Çok büyük oranda nükleer fisyon ile elde edilen plütonyum, atomların nötron bombardımanı tutulması sonucu açığa çıkmaktadır. Berkeley Kaliforniya Üniversitesi’nde önemli bilim insanları tarafından oluşturulan bir grubun çalışmaları sonucunda 1940 yılında bulunan plütonyum ilk olarak uranyum-238 bombardımanı ile elde edilmiştir. Günümüzde dahi birçok komplo teorisinde adı geçen meşhur Manhattan Projesi, Kaliforniya Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmalar sonrasında plütonyum üzerindeki ilk denemelerin yapıldığı bir çalışmadır. Bu yeni elementin sahip olduğu enerjinin ne boyutta olduğunun anlaşılması için yapılan araştırmalar kısa süre içinde sonuç vermiş ve plütonyumun ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğu anlaşılmıştır.
Plütonyum maalesef kısa süre içinde sahip olduğu muazzam derecedeki enerji sebebiyle kitle imha silahı fikirlerinin gelişmesine neden olmuştur. Nitekim “Trinity” isimli ilk nükleer testler 1945 yılında başlamış ve sonraki süreçte insanlık tarihinin en büyük kara lekelerinden biri olan Japonya bombardımanı gerçekleştirilmiştir. Japonya’nın 2. Dünya Savaşı’ndan çekilmesini sağlayan atom bombası saldırısı, Nagazaki ve Hiroşima’nın uzun yıllar boyunca radyoaktivite sorunuyla boğuşmasına ve yüz binlerce insanın atom bombasının etkilerini yaşamasına neden olmuştur.