Rene Descartes kimdir?
“Düşünüyorum, o halde varım!” sözüyle yakından tanınan Descartes matematikçisi, filozof ve aynı zamanda bir bilim adamıdır. 1596 yılında 1596 yılında Fransa’da Indre-et-Loire’de doğmuştur. Bir yaşındayken annesi Jeanne Brochard öldü. Babası Joachim, Britanny Parlamentosu’nun bir üyesiydi. 1606 ya da 1607’de, Descartes Jesuit Colléege Royal Henry-Le-Grand’a gitmeye başladı ve burada matematik, fizik Galileo’nun çalışmalarıyla tanıştı. 1616 yılının Aralık ayında mezun olduktan sonra, Poitiers Üniversitesi’nde, babasının avukat olması konusundaki istekleri doğrultusunda hukuk bölümünde lisansını bitirdi. Uzun yıllar bir çok farklı ülkede kalarak bilimsel çalışmalar yaptı.
Descartes, 1628 yılından itibaren, 15 yıl kadar süren geziler, savaşlar ve serüvenlerden sonra yerleştiği Hollanda’da, batı düşüncesini altüst eden bir felsefe sistemi kurdu. Öğrendiğinin, gördüğünün, duyduğunun, inandığının hepsini birden silerek, her şeyden kuşkulanmaya başladı. Yalnız tek bir şeyden emindi: o da düşüncenin varlığı. Buradan hareketle, evrenin açıklamasını yapmaya çalıştı.
Eğitim hayatı boyunca birçok alanda çalışmalar yapan Descartes, askeri okulda tanıştığı Isaac Beeckman sayesinde yaratıcı yeteneğinin farkına vardı. Descartes hayatı boyunca hiç evlenmemiştir. Fakat evinde hizmetçisi olarak çalışan Hollandalı Helene’den 1635 yılında “Francine” adlı bir kızı olmuştur. Descartes’in kızı çok uzun sürmeyen hayatını 1640 yılında sonlandırmıştır.
Descartes, cebir ve geometri teorilerine önemli yenilikler getirerek büyük matematikçiler arasında yer almayı başarmış ünlü bilim adamlarından biridir. Descartes aynı zamanda felsefe alanında da oldukça büyük bir rol oynamıştır. Felsefe alanında skolastik sistemi reddetmiş ve “Düşünüyorum, o halde varım!” sözünden hareketle teorilerini salt akıl üzerine kurmuştur. Hayatta hiçbir şeyi ispatı olmadan kabul etmeyen ünlü filozof Descartes, şüpheci bir düşünürdür. Bu tavrı ile tanrının varlığını da sorgulamış olan Descartes, metafizik alanında yaptığı çalışmalar ile bu durumu izah etmeye çalışmıştır.
Descartes, döneminin bilginleriyle, hükümdarlarıyla ve soylularıyla ilişkiler kurmuştur. Ünlü filozof şüpheciliğe farklı bir yaklaşım getirir: Bunlar Septik şüphe ve Metodik şüphedir. Descartes’e göre septik şüphe anlamsızdır. Olması gereken metodik şüphedir. Metodik şüpheyi şu şekilde uygulamıştır: Önce tanrıdan, çevreden, kendinden ve başka insanlardan şüphe eder. Bunu şüphe edemeyeceği son sınıra kadar götürür. Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmek vâr olmaktır. “Düşünüyorum o hâlde varım” noktasına ulaşır.
Ünlü filozof Descartes’in hem felsefe alanında ve hem de eserlerinde ilk olma özelliğini “Denemeler” adlı ünlü eserinde barındırmaktadır. Dört bölümden meydana gelen eserde, geometri, optik, meteorlar, metot konuları işlenmiştir. Bu eseri ile felsefe alanına getirdiği yeniliklerin temellerini atmanın yanı sıra felsefeye daha modern ve yenilikçi bir biçim kazandırmıştır.
Descartes fizik ve evrenbilimle ilgilenmiş ve 1644 yılında yayımladığı “Principia Philosophia” (Felsefenin İlkeleri) adlı Latince eserinde ileri sürmüş olduğu “Çevrimler Kuramı” ile Newton’dan önce evrenin yapısı ve işleyişine ilişkin mekanik bir açıklama yapmıştır. Bu eser, daha sonra Fransızca’ya çevrildi ve Avrupa düşüncesi üzerinde çok etkili oldu. Mekanik oluşumları, maddenin madde üzerindeki etkisiyle açıklamak gerektiğini ifade eden Descartes, uzayın boş olmadığı görüşüyle birlikte, bir cismin devinebilmesi için gerekli kuvvetin başka bir cisim tarafından sağlanması gerektiği görüşünü belirtmiştir. Bütün gezegenlerin, akışkan özdekle dolu bir uzayda oluşan çevrimlerin, yani girdapların ya da hortumların merkezinde bulunduğunu savunuyordu. Bu çevrimlerin dönüşü, merkezlerinin yakınında çok hızlı olup gezegenlerin eksenleri çevresinde dönmelerini sağlıyorlardı. Çevrimlerin dış kısımları gezegenlerin sahip oldukları uyduları dolandırıyordu. Yerel gezegensel çevrimler, merkezinde Güneş’in bulunduğu daha geniş bir çevrimin içine oturmuştu. Bu çevrim, gezegenleriyle birlikte diğer çevrimlerin düzenli bir biçimde Güneş’in çevresinde dolanmasını sağlıyordu.
Descartes; “Hiçbir şey keşfedilemeyecek kadar uzak olamaz sözünü” yeni bir bakış açısını felsefeye kazandırmıştır. Yaptığı çalışmalar ile zirveye çıkmayı başaran Descartes’in, hayatı boyunca sabahları geç kalkma alışkanlığı olduğu söylenmektedir. 1649 yılında, zamanın İsveç Kraliçesi Christina’nın davetiyle Stockholm’a yerleşen ünlü filozof kraliçeye dersler vermeye başladı. Kraliçenin isteğiyle, filozofun uyanık olmaya alışık olmadığı kadar erken bir saat olan, sabah beşte yapılan dersler ve ülkenin soğuk ikliminedeni ile Descartes, İsveç’e gelişinin birkaç ay ardından 11 Şubat 1650 günü zatürreden dolayı yaşamını yitirdi. Birçok eser bırakan Descartes’in ölümünün ardından da basılmamış bir çok eseri bulunmaktadır.
Eserleri
1. Compendium Musicae (Kısa Müzik), 1618.
2. Regulae ad directionem ingenii (Aklın Yönetimi İçin Kurallar), 1626–1628.
3. Le Monde (Dünya) ve L’Homme (Adam), 1630–1633.
4. Discours de la méthode (Yöntem/Metod Üzerine Konuşma), 1637
5. La Géométrie (Geometri), 1637
6. Meditationes de prima philosophia (İlk Felsefe Üzerine Düşünceler), 1641
7. Principia philosophiae (Felsefenin İlkeleri), 1644
8. Notae in programma (Programlamanın Notları), 1647
9. La description du corps humain(İnsan vücudunun Tanımı), 1647
10. Responsiones Renati Des Cartes…(Yeniden Descartes Cevapları), 1648
11. Les passions de l’âme (Ruhun Tutkuları), 1649
12. Musicae Compendium (Müzik Özeti), 1656
13. Correspondence(Yazışma), 1657