Ruhsal zeka nedir?
Hayatta ne kadar zeki olursanız olun, eğer hayata dair bir şey bilmiyorsanız, zekanızla üretemez, var edemez, sevginin aslını anlayamaz, ufukları kaplayıp, hakikat nazarlarını çözemez, bir bülbüle, kuşa, güle sır dolu bakamazsınız. Halbuki evrende ne varsa, hepsinde bir sır, sizin için saklanmış bir yaşam vardır.
Kısacası maddeci bir zeka anlayışı ile yukarıdaki melekut aleminden faydalanabilmek, metafizik alanın idrakini hayatımıza yön verici bir surette kullanabilmek mümkün değildir. Çünkü maddeci bir zeka, sürekli eğlence hayatını sizlere hedef gösterir. Sıkıntı ve elemlerin çok kötü olduğunu ve bunlardan kurtulmak için eğlenerek yaşamak gerektiğinin altını çizer. Gençlik bir kere gelir der, o zaman tadını çıkaralım diye hedef koyar. Gençliğinizdeki enerjiyi sömürür ve sonunda sizi boş bir limana atar ve mutsuz olursunuz. Halbuki herkesin biraz düşündüğü zaman büyük hedefler ve idealler aklına gelir. Ama maddeci zeka bunların ulaşılamayacak hedefler olduğu kanısı size pompalar. Tozmana bak der. Cesaretinizi kırar.
Sizin kendi gücünüze odaklanmanızı ve böylece pek çok engelleri önünüze koymanızı maddeci bir zeka anlayışı pekala başarabilir. Bu hayatın sırlarını anlayamamış, belki de anlama babında henüz hareket etmemiş her kişide varit olabilecek bir durumdur. İşte ruhsal zeka burada ortaya çıkıyor ve insanı kendi sınırlı, mukayyet gücüne değil, evrenin Yaratıcısının sınırsız gücüne dayandırarak, onun sünnetine sarılmayı ve böylece başarıya her olumsuzluk karinesi arkada bırakarak, odaklanılmasını emreder.
Çünkü ruhsal zeka ince nokta, niyetler, ameller ve tevekkül şeklide belirir. İnsan kasib olduğundan önce istemeli der. Ama aciz ve bencil olan insanlardan değil, Yaratıcıdan. Bunu hem dualarında hem da sahada tatbik şeklinde ifade etmesini, her olumsuzlukta bir hayır, her hayırlıda da bir şer terazisi oluşturmasını emreder. Niyetlerin etrafında beliren ameller cereyan ettiğinde, tevekkülle sonucun Allah’tan gelmesini murat eder. Böylece maddeci bakış açısı gibi, ne kendi beşeri gücüne ve kifayetsizliğine dikkat ederek plan belirler, ne de olumsuzluklardan kaçmak için aklını eğlenceye vermesini emir eder.
Allah sonsuz rahmetine sığınarak “Benden isteyin vereyim” emrini her zaman aklında tutucu bir güçle plan ve program yapar. Bu planı sahada uygulamak için var gücüyle çalışır ve imkansızlıkla ilgilenmez. Hedefe varmak değil, sürekli bir ilerleyiş ve akış içerisinde, kıyamete kadar üretmek ve kazanmak gerektiğini hissiyatını beşerde husule getirir.