Sabah namazının vakti ne zamandir?
Sabah namazının vakti fecr-i sadık, yani ikinci fecrin doğmasından güneşin doğmasına, bir başka bir deyişle de güneşin doğmasından az önceye kadar olan süredir. Sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan bir aydınlık belirmektedir.İşte bu aydınlığa fecr-i sadık denir. Birinci ve ikinci fecr vardır. Fecr-i sadık da ikinci fecrdir. Hatta fıkıh literatüründe “beyaz-ı müsta’razi (enlemesine beyazlık)” denilir. Ayrıca bu andan itibaten yatsı namazının vakti artık çıkmış, sabah namazının ise vakti başlamıştır. Yani sabah namazının vakti fecr-i sadıkta başlar. Bu vakit aynı zamanda, sahurun sona erip orucun başlama vaktidir.
İkinci fecr için fecr-i sadık denilmişti. İşte birinci fecre ise fecr-i kazip denilir. Fecr-i kazip sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen , piramit şeklinde, donuk ve akçıl donuk bir beyazlıktır. Fıkıh literatüründe ise buna “uzayıp giden beyazlık” manasında “beyaz-ı müstetil” denilir. Ve bir kez daha kısa bir süre bu geçici olan beyazlıktan sonra, karanlık basar ve bunun ardından da ufukta yatay olarak boydan boya uzanan, giderek genişleyip yayılan fecr-i sadık aydınlığı başlar. Genellikle sabah namazı (diğer namazlar da) fecri sadık vakti girince namazın hemen kılınması daha faziletlidir diye bilinir. Fakat öyle değildir. Sabah namazının ortalık aydınlandıktan sonra kılınması müstehaptır. Buna ise isfar denir. Bu aydınlığın da bir ölçüsü vardır. Güneşin doğuşundan önce namazı bir daha kılabilecek kadar bir sürenin kalması (kılınan namazın fasid olup yeniden kılınması gerekebilir ihtimaline binaen), Bu aydınlığın ölçüsü bununla beraber atılan okun düştüğü yerin görülebileceği ölçüde bir aydınlıktır. Yalnızca kurban bayramının ilk günü Müzdelife’de bulunan hacıların o günün sabah namazını, isfar yaparak değil de, ikinci fecir doğar doğmaz, ortalık henüz karanlıkça iken (taglis) kılmaları daha faziletlidir. Şafii, Hanbeli ve Maliki mezhebine göre ise, sabah namazını her zaman bu şekilde kılmak daha faziletlidir. İşte bu sebepten her namazın kendine has olan vakitleri titizlikle araştırılıp öğrenilmelidir. Yanlış bir vakitte kılınan bir namaz (hem de öğrenme imkanlarımız da var iken) ne kadar geçerli olabilir ki? Yani maksat namazı sadece şekilden itibarenmiş gibi görmek değil, elden geldiğince tüm incelikleriyle öğrenip ihlasla Allah rızası için kılmak olmalıdır.