Şamanlık nedir?
Türkler İslamiyetten önce farklı inanışlara sahiplerdi. Bu inanışlar içerisinde Şamanizm önemli bir yer tutmaktadır. Türkler göçebe bir hayat sürdürmekte olup savaşçı özelliklere sahip bulunmakta idiler. Savaşçı olmaları onları diğer milletler ile sık sık mücadeleye sürüklemiştir. Savaştıkları milletlerden dini anlamda da etkilendikleri olmuştur. Şamanlık, doğaüstü varlıklar ile ilişki kurabilme becerisine ve hastalıkları iyileştirme gücüne sahip olduklarına inanılan din adamları (şamanlar) etrafında oluşmuş bir inanç sistemidir.
Şamanlık Asya’da oldukça yaygın olmak ile birlikte aynı özelliklere sahip inançlara Güney ve Kuzey Amerika’da, Afrika’da , Avustralya’da ve Hindistan’ın bazı kesimlerinde de sık sık rastlanmaktadır. Şaman kelimesi bir Ural-Altay dili olan Tunguzca’dan gelmektedir. Türk topluluklarında ise bu sözcüğün yerine “kam” sözcüğü kullanılmıştır.
Üstün özellikleri olan kişiler olarak kabul edilen şamanlarda görülmekte olan fiziksel ve ruhsal olağan dışılıklar çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde ortaya çıkmaktadır. Peri, cin, sık sık bayılma gibi belirtileri yemeden içmeden kesilme, insanlardan uzaklaşma, ormanda ya da kırda yaşama gibi gelişmeler izlemektedir. Buralarda ruhlar ile ilişki kurulduğuna dair yoğun inanışlar bulunmaktadır. Artık şaman adayı konumuna gelmiş olan bu kişi usta olarak kendisini kabul ettirmiş bir şamanın yanına verilmektedir. Ondan kendinden geçme, ruhlar ile ilişki kurma yöntemlerini, duaları, büyüleri, törenleri öğrenmektedir. Bu eğitim süresi adayın yeteneğine bağlı olmakla birlikte genellikle üç dört yıl kadardır. Sürenin sonunda adaya yakınlarının da katılmış olduğu bir tören ile “şamanlık asası” verilmekteydi.
Şaman adı verilen din adamlarının en önemli uygulamaları hastaları iyileştirmeleri ve ölülerin ruhlarının diğer dünyaya yapmış oldukları yolculuğa eşlik etmeleridir. Şamanlık dinine göre hastalık ruhun bedenden ayrılıp kaybolması neticesinde ortaya çıkmaktadır. Şaman kaybolan ruhu bulup getirir ve hastanın bedeni ile bütünleştirmektedir. Şamanlık’ta ölülerin ruhlarının diğer dünyaya gider iken çeşitli tehlikeler ile karşılaşacaklarına inanılır. Bu yüzden şaman ruha eşlik etmektedir. Ve ayrıca tehlikeleri önlemektedir. Şamanlar topluma kötülük getirmekte olan bütün ruhlar ile de büyük bir mücadele vermektedirler.
Şamanların uygulamaları esnasında giymiş oldukları giysinin ve boyunlarına astıkları davulun özel bir anlamı bulunmaktadır. Üstü hayvan motifleri ile süslü deri kaplı olan, diğer yüzü boş olan davulun üstünde bulunan motiflerin de şamana uygulamaları esnasında yardımcı olduğuna inanılmaktadır. Örneğin, at motifi şamanın uzaklara kolay bir biçimde gitmesini, merdiven motifi ise göğe tırmanmasını sağlamaktadır. Bazı topluluklarda şamanın davula binerek göğe çıktığına ya da yer altına indiğine inanılmaktadır. Şaman eğer görevini terk ederse giysisi ve davulu bir ağaca asılır. Ölümünde de bütün eşyaları ile birlikte mezara konulmaktadır. Şamanlar ezberlemiş oldukları dualar, ilahiler, büyüye yardımcı olan öyküler nedeni ile tolumun yazınsal dağarını hem korumuşlar hem de fazlasıyla katkıda bulunmuşlardır. Gelenek ve görenekleri iyi bilen kişiler olmaları ile de toplumsal manadaki değerlerin devamlılığını sağlamada son derece önemli rol oynamışlardır. Şamanlık çeşitli Türk toplulukları arasında da yaygınlık kazanmış olmak ile birlikte Türklerin büyük bölümü doğa güçlerine, atalarına ve gök tanrıya tapmıştır. 7. Asırdan sonra Türkler arasında sırası ile Budacılık, Manicilik ve Müslümanlık yayılmış, ama daha çok halk arasında Şamanlık’ın bir takım öğeleri bu inanışlara karışarak varlığını devam ettirmiştir.