Sarımsak nasıl saklanır?
Şu yoğurdu sarımsaklasakta mı saklasak, sarımsaklamasakta mı saklasak? İlkokul çağlarında, bu tekerlemeyi söylemeye çalışmayanımız var mıdır? Dil dolanır, sarımsak sarmısak şeklinde telaffuz edilir, yoğurt cacığa dönüşür… Kısacası olur da olur. Peki ya ne değişmez? Nasıl söylenirse söylensin, adı neyle çağrılırsa çağrılsın, yoğurtla da yense başka bir şeyle de değişmeyen şey faydaları, lezzeti, vitamini, nasıl saklanması gerektiğidir.
Bundan yıllar yıllar öncesinde, ilaç sektörü elbette ki şimdiki kadar gelişmemişti. Her şey için ayrı üretilen tablet haplar, şuruplar, vitamin içecekleri yoktu. O günlerden bu güne her hastalığa şifa amaçlı tüketilebilen, bu özelliğiyle ender bulunan, yaratıcının kudretini ispatlayan bitkilerden biridir ve ilk akla gelendir sarımsak.
Gözünüzde arpacık çıkar, göz damlasının göremediği işlevi görür. Hasta olursunuz, görüp görebileceğiniz en kuvvetli antibiyotik olur. Bir yerini arı veya böcek sokar, üzerine sürersiniz bir anda kaşıntısı, yanması geçer. Teri, idrarı, safrayı söküp atar, yeniden doğmuş hissedersiniz kendinizi. Tansiyonunuz, kolestrolünüz varsa mutfağınızdan eksik etmezsiniz. Kış gelir, gribal fonksiyonlar sarar vücudunuzu, yaptığınız çorbaya bir koyarsınız, sizi tutabilene aşk olsun! Bilinen o ki, günlük hayatta karşımıza çıkabilecek birbirinden farklı bir sürü ayrı başlıkta çözüm okları sarımsağı göstermektedir.
Sarımsak, girdiği her yemeğe, çorbaya, mezeye ayrı bir boyut kazandırır. Bir mantı düşünün sarımsaklı yoğurtsuz, bir cacık düşünün sarımsaksız, bir sucuk düşünün sarımsak konmadan hazırlanmış. Bu yediklerinizden tat almak mümkün müdür? Bizim kültürümüzün bir parçası haline gelmiş olan sarımsak, sonrasında bıraktığı koku dışında her şekilde baş tacıdır, vücut dostudur. Yapılan araştırmalara göre, yendikten sonra ağızda bıraktığı kokuya da çare bulunur. Dolabı açar, bir bardak süt alır, sütü ağzınızı çalkalaya çalkaya içerseniz bu kokuyu yok edersiniz. Süt yoksa evinizde, bir bardak suya bir kaşık kadar karbonat atıp içerseniz de kokuyu tarihe gömmüş olursunuz. Sırf bıraktığı koku uğruna yenilmeyen sarımsak demek, vücudun direncini düşürmek, bünyeyi bile bile lades diyerek hastalığa sürüklemek demektir. Unutmamalıyızki sarımsak bağışıkık sistemimizin güçlenmesinde çok büyük rol oynar.
Her mevsim pazarlarda, marketlerde bulabiliriz sarımsağı. Onun sofralarımıza bu denli nüfuz etmesinin nedenlerinden birisidir bu. Bunların hepsi iyi güzel, peki elimizde mevcut olan sarımsağımızı daha uzun ömürlü kılmak için neler yapabiliriz, biraz da bunu konuşalım.
Sarımsak, hem kuru hem de taze olmak üzere iki çeşittir. Taze sarımsağın kuru sarımsağa nazaran tüketilme süresi daha kısadır, diğerine kıyasla daha az yaşar. Bunun sebebi dalıyla bir bütün halinde olmasıdır. Taze sarımsağı, boyundan biraz alıp, cam kavanozlara koyup, buzdolabınıza yerleştirdiğiniz zaman, ürününüzden uzun vadede verim alırsınız. Ancak kuru sarımsakta işler biraz şekil değiştirir. Kuru sarımsağı saklayabilmek için yapmanız gereken farklı alternatifler bulunmaktadır. Bunların hepsini ayrı ayrı, detaylı bir şekilde anlatalım.
Sarımsak saklama yöntemlerinden birisi ve bayanlar arasında en çok tercih edileni sarımsakların tanelerinin teker teker soyulup bir bozdolabı poşetine atılıp derin dondurucuya yerleştirilmesidir. Bu yöntemin en çok tercih edilmesinin sebebi elbette ki en pratik yöntem oluşudur. Bunun yanında sarımsakları rendeleyip biraz tuz ve zeytinyağı ekleyip bir saklama kabına ve onu buzdolabına koymak da tercih edilen yöntemlerden biridir. Bu seçeneğin başka bir alternatifi aynı zamanda salatalarda sos olarak da kullanılmasıdır. Bir diğer yöntem ise, çevremizde sıklıkla karşılaştığımızdır. Balkonlara sarımsak asılır, kuru bir yerde muhafaza edilir. Bu onun daha uzun zamanda kullanılmasını sağlayacaktır. Sarımsağı bu saydığımız seçeneklerden biriyle saklayıp vitamin kaybı yaşamadan uzun zamanda tüketebilirsiniz.