Serbest radikaller ve antioksidanlar arasındaki bağlantı nedir?
Vücuttaki hücreleri parçalayan ve hücrelerin büyük değişimlere uğramasına neden olacak kadar tahrip eden moleküler saldırganlar serbest radikal olarak tanımlanır. Serbest radikaller vücudu yıpratan, yaşlanmasına neden olan, kemikleri zayıflatan, saçları ağartan, cildi kırıştıran, kronik dejeneratif rahatsızlıklara, kalp hastalıklarına ve vücuttaki organlarda kanser oluşmasında etkili olurlar. Bunlar vücudun enerji üretme gibi doğal süreçlerde oluşabildiği gibi, kirlilik, ağır metaller, sigara kullanımı, gübre, radyasyon ve bazı ilaçların kullanımı gidi etkenlerde oluşabilir.
Bu oluşumlar bir elektronu eksik olan bozuk yapıdaki oksijen moleküllerinden oluşur. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olduklarından, eklem sorunları, damar hastalıkları, enfeksiyonlar ve kanserler meydana getirir. Çevresinde olan bütün dokulara saldırır ve görevlerini yerine getirmesine engel olur. Bu etkiler yavaş bir seyir izler. Ancak önlenemez hale geldiğinde, insanlarda ölümün gerçekleşmesine neden olurlar. Antioksidanların vücuda alınması, serbest radikallerin etkisini önemli ölçüde hafifletir. Antioksidanlar olmadığında, serbest radikallerin ölüme neden olması daha kısa sürede gerçekleşir. Antioksidanlar bu görevi dokuların yerine geçerek sağlaması, yani bir anlamda kendilerini feda etmesi nedeniyle gerçekleşir. Genç yaştaki kişilerde dışarıdan desteğe gerek duymadan bunu sağlayan antioksidanlar, ileri yaşlarda ancak destekle bunu gerçekleştirebilir.
Vücuttaki serbest radikal oranının ölçümü
Vücuttaki serbest radikallerin ölçülmesi, oksidatif stres ile oluşan tahribatı saptayabilir. Erken yaşlanma etkisi gösteren serbest radikallere karşı alınmış olan önlemlerin etkinliği bu test sonucunda tespit edilebilir. Testin sonucunda 300 Fort değerinden fazla değerler, tehlikeli bir durumu gösterir. Vücutta serbest radikallerin etkisinden korunmak için, çeşitli mineraller ve vitaminler faydalı olabilir. Vücuttaki işlevlerin yapılabilmesi için oksijen yakıt olarak kullanılmaktadır. Bu sayede dokular kendisini yenilemektedir. Vücuttaki yıpranma ve paslanmalar bununla önlenir. İnsanların yaşının ilerlemesiyle dokulardaki ve hücrelerdeki paslanma giderek artar. Vücuttaki doğal antioksidan işleyişi yaşlılıkta görevini tam olarak yerine getirmez. Bu yüzden organlarda ve dokulardaki işlevler bozulmaya başlar.
Zararlı radikaller nelerdir?
Vücuttaki metabolik işlemlerle oluşan hidrojen peroksit ya da yağlı besinlerin yüksek sıcaklıkta işlenmesi ve pişirilmesiyle oluşan lipit peroksit en çok zarar veren serbest radikallerdir. Bu serbest radikaller oksidatif stres adı verilen kimyasal işlemlerle DNA’nın hasar görmesine neden olarak, hücrelerin ölmesine neden olur. Buna verilecek en güzel örnek cilt yaşlanmasıdır. Bir arabanın uzun süre güneş altında kalması nedeniyle boyasındaki renk solması gibi, cildin zaman içinde güneşe maruz kalması ve okside olmasıyla hasar oluşur. Bu etki giderek ciltte kırışmaya, sarkmaya ve yaşlı görünüme neden olur. Bunun engellenmesi, dejeneratif hastalıkların erken yaşta ortaya çıkmaması, hücre hasarının azaltılması için, ileri yaşlarda güçsüzleşen antioksidan savunma sisteminin güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekir.
Antioksidan besinler yaşlanmayı geciktirici etki yapar mı?
Serbest radikallerin vücuttaki antioksidan aktivitesinden daha yoğun olması halinde, bir dengesizlik meydana gelerek, hücrelerde oksidatif hasar oluşur. Bu serbest radikallerin üstün gücü vücutta olan antioksidan seviyesinden fazla olursa, vücutta olan hücreler paslanır, yaşlanır ve yenilir. Yaşın ilerlemesiyle vücut daha çok serbest radikal oluşmasına maruz kalır ve serbest radikalleri daha fazla üretir. Ayrıca vücudun antioksidan üretimi yaşla birlikte azalır. Vücudun bedensel ve zihinsel aktivitelerinde düşme meydana gelir. Yapılan araştırmalar sonucunda antioksidan üretiminin 25 yaşla beraber azaldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle yaşın ilerlemesiyle daha fazla miktarda antioksidan alınmalı ve vücudun gençliği korunmalıdır. Antioksidanların serbest radikallerle savaşma yeteneği daha farklı olur. Antioksidanların gücünün etkili olması nispetinde, kapasite güçleri daha fazla olur. İnsanlar genellikle günlük olarak beş porsiyon sebze ve meyve tüketmedikleri için, doğal antioksidan alma gücünden mahrum olurlar. Antioksidan içeriği yüksek olan gıdalar, oksijen radikali emme kapasitesi (ORAC) yüksek olan gıda olarak tanımlanır.
Doğadaki yüksek kapasiteli antioksidanlar
Sebze ve meyvelerde bulunan antioksidanlar, miktarları ve türlerine göre değişiklik gösterir. Yiyeceklerin hepsinde antioksidan bileşikler aynı miktarlarda bulunmaz. Doğada olduğu bilinen en güçlü antioksidanlardan bahsetmek gerekirse;
Karotenoidler: Bu tür antioksidanlar daha çok marul, domates, lahana, brokoli, kırmızı biber, yeşil biber ve havuç gibi yiyeceklerin içeriğinde olur.
Flavonoidler: Bu türdeki antioksidanlar üzüm çekirdeğinde, kırmızı şarap, yeşil çay, kırmızı üzüm, erik, vişne, siyah çay ve çilek gibi besinlerin içeriğinde bulunur. Bunların günlük olarak yeteri kadar alınması gerekmektedir. Özellikle mevsiminde tüketilmesi daha faydalı olur.