Şeyh Bedreddin kimdir?
Tasavvuf düşüncesine yeni bir boyut getirmiş olan bilgin ve düşünürdür. Şeyh Bedrettin büyük bir ayaklanmaya önderlik yapmış olmasından dolayı tanınmıştır.
Yunanistan’da doğmuş olan Bedrettin’in babası şehrin kadısıydı. Bedreddin Edirne’de başlamış olduğu eğitimini Bursa ve Konya’da sürdürdükten sonra Mısır’a giderek dönemin ünlü bilginlerinden dersler almıştır. Parlak bir öğrenci olarak herkesin dikkatini çektiğinden dolayı Memluk hükümdarı Berkuk’un oğlu Ferec’in hocalığına getirilmiştir. O güne kadar İslam dininin Sünni yorumuna bağlı olan Bedreddin, Memluk sarayında tanışmış olduğu Şeyh Hüseyin Ahlati’den etkilenerek tasavvufa yönelmiştir. 1404 yılında İran’a gitmiştir. Bir süre Tebriz’de kalmıştır. Timur tarafından burada düzenlenmiş olan toplantılara katışmıştır. İranlı bilginlere karşı girişmiş olduğu tartışmalarda büyük başarılar elde etmiştir. Mısır’a dönüşünden kısa bir süre sonra Şeyh Hüseyin Ahlati ölünce onun yerine geçmiştir. Şeyhlikte ancak altı ay kalabilen Bedreddin 14905 yılında Mısır’dan ayrılarak Şam, Halep, Karaman, Konya, Aydın, Tire ve İzmir’e uğradıktan sonra 1406 yılında Edirne’ye gelmiştir.
Bu sırada Osmanlı devleti fetret devrini yaşamaktaydı. Rumeli’deki akıncıların desteğini alan Musa Çelebi 1410 yılında kardeşi Süleyman Çelebi’yi yenerek Edirne’yi ele geçirmiştir. Musa Çelebi 1411 yılında hükümdarlığını ilan edince ünü git gide yayılan Şeyh Bedreddin’i kazaskerliğe getirmiştir. İki yıl kadar bir süre bu görevde kalan Şeyh Bedreddin Musa Çelebi’nin kardeşi Çelebi Mehmed’e karşı girişmiş olduğu mücadelede yenik düşüp ölmesi üzerine İznik’ sürgün edilmiştir.
1402 yılında Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nda Timur’a mağlup olması ile başlayıp 1413 yılında Çelebi Mehmed’in tahta tek başına egemen olması ile biten döneme Fetret Devri adı verilmiştir. Bu dönem boyunca ülke yıkıma uğramış, halk yoksulluk içine düşmüş, Rumeli’deki fetihlerin durması da tımar bekleyen sipahiler ve akıncılar arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır. I. Mehmed’in bu sorunlara çözüm bulamaması 1416 yılından başlayarak çeşitli patlamalara sebep olmuştur. Şeyh Bedreddin’in müritlerinden Börklüce Mustafa Aydın’da Torlak Kemal’de Aydın’da ayaklanma başlatmıştır. Gittikçe yayılan bu ayaklanmalar kanlı şekilde bastırılmaya başlanınca Şeyh Bedreddin İznik’ten gizlice ayrılarak Sinop’ta hüküm sürmekte olan İsfendiyar Bey’in yanına gitmiştir. Onun yardımı ile Kırım’a geçmiş ve kazaskerliği sırasında tanışmış olduğu Eflak Bey’i Mircea’nın yardımıyla Silistre dolaylarında örgütlenmeye başlamıştır. Ama Anadolu’daki ayaklanmaları bastıran I. Mehmed’in güçlü bir ordu ile Rumeli’ye geçtiğini öğrenince Deliorman bölgesine çekilmiştir. Detayları fazla bilinmeyen gelişmeler neticesinde I. Mehmed’in ordusu tarafından esir edilen Şeyh Bedreddin Serez’e götürülmüştür. Ve orada idam edilmiştir.
Arkasında bir çok yapıt bırakan Şeyh Bedrreddin tasavvuf alanındaki düşünceleri ile birçık taraftar toplamış, ona bağlı olanlar sonraları Simaviye ismini vermiş oldukları tarikatta örgütlenmeye çalışmışlardır. 16. asrın ortalarına varıncaya kadar varlığını devam ettirdiği anlaşılan bu tarikat, üyelerinin uğramış oldukları ağır baskılar nedeni ile ortadan kalkmıştır. Şeyh Bedreddin’in tasavvuf yoluna girmeden yazmış olduğu bir çok eser ders kitabı olarak okutulmuştur.
Şeyh Bedreddin’in tasavvuf alanındaki düşüncelerini toplamış olduğu temel eseri Varidat’tır. Tanrı ile evrendeki canlı , cansız bütün varlıkların bir olduğu düşüncesi eserinin özünü oluşturmuştur. Yani bütün varlıklar Tanrı’dan çıkmışlardır. Tanrının değişik görünüşlerdir.
Şeyh Bedreddin’in yaşam ve düşünceleri Nazım Hikmet’in “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı” adlı eserine konu olmuştur.