Sıkıyönetim nedir?
Ülkemizde her ne kadar askeri iradenin karar verdiği bir duruş olarak algılansa da aslında sıkıyönetim, uygulanmasına Bakanlar Kurulu tarafından karar verilmesi gereken ve askeri iradeyi belirli bir süreliğine mülki idareye getiren daha çok “örfi” bir idare biçimidir. Sıkıyönetim süreci içerisinde her ne kadar insanların “temel hak ve hürriyetleri” bir süreliğine kısıtlansa da, aslında bu karar yine demokrasinin bir organı olan bakanlar kurulunun alması gereken bir karardır.
Vatanın ve milletin bölünmez yapısını ciddi olarak tehdit edecek savaş, savaşa neden olacak durum ve ayaklanmaların olması halinde, “anayasada belirtilen çerçevede” Bakanlar Kurulu’nun yurt genelinde ya da yurdun yalnızca belirli bölgelerinde geçici süreliğine bazı kısıtlamalara gittiği ve mülki iradeyi askeriyenin eline bıraktığı duruma sıkıyönetim denir. Bu aşamada sıkıyönetimin, doğal afetler ya da salgın hastalıklar gibi ekonomik, sosyokültürel ve sağlık açısından risk oluşan durumlarda ilan edilen “olağanüstü hal” ile karıştırılmaması gerekir. Olağanüstü hal ile sıkıyönetim apayrı iki farklı kavramdır.
Olağanüstü hal ilan edilmesini gerektirecek doğal afetler, ekonomik buhranlar ve hastalıklar gibi durumlarda yönetim mülki iradenin elindeyken, sıkıyönetimde tek irade askeriyedir. Ayrıca sıkıyönetimde kurulan “sıkıyönetim mahkemeleri” de, olağanüstü halde bulunmamaktadır. Kamu düzeninin ve maddi düzenin yurdun yalnızca belirli bir bölgesinde bozulması durumunda, sıkıyönetim yalnızca sorunun yaşandığı bölgede ilan edilebilir. Sanılanın aksine sıkıyönetim demokrasinin verdiği yetkiye dayanarak yönetimi kontrol eder, zira sıkıyönetim anayasada belirtilen bir durum olduğundan tamamen hukuka uygun kabul edilir.
Sıkıyönetim durumunda yönetim haklarının nasıl yapılandırılacağı daha önceden açık bir dille anayasada ilgili maddelerde belirlendiğinden, askeriyenin mülki idareyi eline alması hukuksal bir durumdur ve anayasa ile korunmaktadır. Ülkemizde sıkıyönetim durumlarında uygulanacak esaslar ve kurumların görevleri anayasada açık bir şekilde belirtilmiş ve böylece gerçek ya da tüzel kişilerin kendi kafalarına göre herhangi bir karar alması da engellenmiştir. Ayrıca sıkıyönetim durumunda yapılan tüm resmi işlemler, yargının denetimi altında yürütülmektedir.
Günümüzde kullanılan 1982 Anayasası, sıkıyönetim halinde Sıkıyönetim Komutanı görevlerini açık bir şekilde belirlemiştir. Böylece bu tür durumlarda yetkinin askeri makamlarda olması, anayasanın desteklediği ve hukuka tabi olan bir durumdur.