Skolastisizm nedir?
Skolastisizm latince bir sözcük olan “Schola” (okul) sözcüğünden gelmektedir. Skolastisizm genel olarak Orta Çağ felsefesinin eşanlamında da kullanılmıştır. Ancak Skolastisizmin tamamen Orta Çağ felsefesini kapsadığı söylemek doğru değildir. Çünkü Antik Çağ sonlarında oluşmaya başlayan ve Hristiyan inancıyla Antik Çağ felsefesini belli özellikleri ile uzlaştırmaya yönelen Patristik Felsefe de Orta Çağ içinde görülmesi gereken bir felsefe öğretisidir. Patristik felsefenin Hristiyan inanışlarına bir öğreti niteliği kazandırma çabası, Skolastik Felsefe tarafından temellendirme ve sistemleştirme ile desteklenecektir.
Skolastik felsefe Orta Çağ Hristiyan felsefesinin ana gövdesine birleşik olmanın yanı sıra, sorunları ele alış özelliklerini de aynen taşımaktadır. En belirgin özelliği durgunluk olan Skolastisizm, diğer taraftan antik felsefeyi kavramlara dayalı bir yöntemle ele aldığından dolayı bir kısım felsefî sorunların ortaya çıkmasına, bu nedenle de bazı felsefi akımların doğmasını sağlayacaktır. Sözgelimi kilisenin belli bir dönemde resmi öğretisi niteliğini kazanmış olan Augustinus felsefe¬siyle Yeni-Platonculuk arasındaki ilişki de böyledir. Din ile felsefe arasındaki ilişkinin bütün Ortaçağ boyunca tartışılması bunun en önemli örneğidir. Augustinus felsefesi gerçekte “kilise” kavramını temel aldığından dolayı felsefenin amacının kilisenin öğretisini bilimsel bir sisteme kavuşturmak ve geliştirmek olduğu sonucuna da ulaşmaktadır. Yeni-Platonculuk kiliseyi değil, tek bireyi esas alır ve ferdin amacı olarak Tanrı’yla birleştirici bilgiyi ortaya koyar.
Skolastik dönemler üç döneme ayrılmaktadır.
a) Erken Skolastik: VIII-XII. yüzyıl arasındaki dönemdir.
b) Yüksek Skolastik: XII-XIIÎ. Yüzyıl arasındaki dönemdir.
c) Geç Skolastik: XIII-XV. Yüzyıl arasındaki dönem olup son dönemdir.
Her dönem, sorunları ele alış ve yorumlayış farkıyla birbirinden ayrılmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki skolastiğin bilgi tanımlaması, sınıflandırması aynı kalıp içinde kalmıştır. Bu durum genel olarak Yedi özgür Sanat olarak ifade edilmiştir. Yedi Özgür Sanat, Trivium ve Quadrivium şeklinde ayrılmaktadır. Trivium Gramer, Dialeklik ve Retorikten; Quadrivium ise, Matematik, Geometri, Musiki ve Astronomiden oluşmaktadır. El sanatları bunun dışında tutulmuş olup özgür insanların faaliyetleri ise bu kapsama alınmıştır.
Skolastiğin temel aldığı kaynaklar oldukça sınırlıdır. Anicius Manlius Torguatus Severinus Boethius, skolastiklerin ilki kabul edilir. Boethius, Platon ve Aristoteles’in eserlerini Lâtinceye çevirdi ve yorumlarını yaptı. Hatta bu ikisinin görüşlerinden senteze ulaşmaya çalıştıysa da fazla başarılı olamadı.
Skolastik yöntem akıl yürütme ve temellendirme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle skolastik insan ve evren konusunda yeni bir şey aramak ve bulmak iddiasında değildir. Çünkü dogma hakikattir, bunu aramak söz konusu değildir. Bir Hristiyan mutlak hakikate malik olduğunu bildiğinden dolayı bunun araştırılmasının herhangi bir anlamı yoktur. Eğer araştırmaya başlarsa, mutlak hakikate sahip olmadığını kabul etmiş demektir. Dolayısıyla felsefe yapmak, “İsa’yı inkâr etmektir.” Öyleyse felsefe yapmak yalnızca dogmayı açıklamaktır, onun sonuçlarını geliştirmektir ve doğruluğunu ispat etmek¬tir. Skolastikte sadece inancın muhtevası değil, muhtevanın dil ile anlatımı da bir doğru olarak kabul görmüştür. Buna Skolastik Realizm de denilmektedir.
Skolastisizmin ahlak anlayışının Hristiyanlık inanışından çıkartılan bir emir ve değer ahlakı olduğu söylenmektedir. Buna göre Tanrıya itaat etmek “iyi” olanı yapmak demektir. Bizzat “İyi olan Tanrı, buyruklarında “iyi”yi amaç gösterir, insanın yapması gereken de bu “iyi”ye yönelmek, bu yüce değere ulaşmaktır.
Skolastikte üç ana anlayış söz konusudur:
a) Realistler: Bbilginin temel kavrama da¬yandığını ve eşyadan önce var olduğunu ileri sürerler.
b) Nominal isti er: Tümellerin ve genel bilgilerin ya da düşüncelerin eşyadan sonra geldiklerini, tümellerin birer addan ibaret olduğunu, buna bağlı olarak da bireylerin gerçek olduklarını savunurlar.
c) Konseptüalistler (Kavramalar): Tü¬mellerin yalnızca eşyada var olduklarını kabul ederler.