Stalin Kimdir?
Rusçada çelik adam manasına gelen Stalin kelimesi 1924 yılından 1953 yılında ölünceye kadar SSCB’yi sınırsız bir yetki ile yöneten Josef Vissarionoviç Cugaşvili’nin kendisine seçmiş olduğu isimdir. Stalin döneminde SSCB dünyanın en güçlü ülkeleri arasına girmiştir.
Stalin yoksul bir Gürcü ailenin çocuğu olarak Gürcistan’ın Gori şehrinde dünyaya gelmiştir. Stalin’in babası ayakkabıcı annesi ise çamaşırcı idi. Rusça’yı Gori’deki kilise okullarında öğrenmiştir. Tiflis’de papazlık eğitimi gördüğü sırada devrimci eylemleri nedeniyle 20 yaşında okuldan atılmıştır.
Daha sonra çarlık yönetimini devirmek için çalışmalar yapan gruplara katılarak Kafkasya’da işçi gösterilerinde ve grevlerde faal bir rol oynamıştır. Birçok kez tutuklanıp sürgüne gönderilmiştir. Ancak sürgünden kaçmayı başarmıştır. 1905 yılında Lenin ile tanışmış olan Stalin 1912 yılında Bolşevikler’in Merkez Komitesi’ne girmiştir.
Çarlık yönetimini deviren 1917 Şubat Devrimi gerçekleşince 1914 yılından beri sürgünde olduğu Doğu Sibirya’dan dönen Stalin Bolşevikler’i iktidara getiren 1917 Ekim Devrimi’ne katılmıştır. İyi bir örgütçü olan Stalin yönetim içinde kısa bir zamanda güç kazanmayı başarmıştır. 1922 yılında önemli bir görev olan Komünist parti Genel Sekreterliği’ne getirilmiştir. Lenin’in hastalığının ağırlaştığı bu dönemde genel sekreterlik görevinden yararlanarak parti içindeki konumunu daha da güçlendirmiştir.
1924 yılında Lenin ölünce partide liderlik mücadelesi görülmüştür. Lenin vasiyetinde Stalin2in genel sekreterlikten alınmasını istemişti. Ama Stalin parti içindeki konumundan faydalanarak bu vasiyetin açıklanmasını engellemiştir. Ekim Devrimi’nin liderlerinden olan Lev Troçki ile girişmiş olduğu mücadeleyi kazanarak 1929 yılında Troçki’yi sürgüne göndermiştir. SSCB’nin yönetimine tamamen hakim olmuştur.
Stalin geri kalmış olan ve iç savaşla yıpranmış olan ülke ekonomisinin güçlendirmek amacıyla sanayileşmeye öncelik veren bir politika benimsemiştir. Yapılan beş yıllık planlar ile bir yandan sanayi geliştirilirken bir yandan da tarımsal üretim kooperatifleri ve büyük devlet çiftliklerini çevresinde örgütlemiştir.
Dünyanın bu ilk sosyalist devletine karşı kapitalist ülkelerin takınmış olduğu düşmanca tavır sanayileşmenin tamamen yurt içi kaynaklara dayandırılması mecburiyetini getirmiştir. Sanayi devamlı olarak tarımdan aktarılmış olan kaynaklarla geliştirilmiştir. Bu durumun sebep olduğu güçlükler karşısında ortaya çıkan tepkileri Stalin zor kullanarak bastırmayı başarmıştır. Her türlü karşı görüş ve eleştiri şiddet kullanarak cezalandırılmıştır. 1936 yılındaki “Büyük Temizlik” te Stalin’e bağlılığından şüphe duyulan binlerce subay, yönetici ve parti üyesi görevlerinden alınmış ve bir çoğu öldürülmüştür.
Ülke sınırları içinde olduğu gibi ülke sınırları dışında da Stalin’i korkutan düşmanları bulunmaktaydı. Almanya’da yönetime gelmiş olan SSCB’ye düşmanlığını gizlemeyen faşişt diktatör Adolf Hitler büyük bir ordu kurmaktaydı. Hitler’in ülkesine saldıracağından kuşkulanan Stalin bu saldırıyı hiç olmazsa geciktirmek amacı ile 1939 yılının ağustos ayında Almanya ile bir saldırmazlık antlaşması imzaladı. Ama bu antlaşma 1941 yılının Haziran ayında Almanların SSCB’ye saldırmasını önleyememiştir. Alman saldırısından bir ay önce başbakanlık sıfatını da almış olan Stalin savaşta SSCB ordusunun idaresini üstlenmiştir. Moskova önlerine kadar gelmiş olan Alman ordularına karşı önce savunmayı daha sonra karşı saldırıyı örgütleyen Stalin 1942 ile 1943 yılındaki mücadelelerde Kızılordu’nun başarılı olmasında büyük rol oynamıştır.
1943 yılında Almanya’nın savaşı kaybedeceği anlaşıldıktan sonra Stalin İran’ın Tahran şehrinde ve Kırım’daki Yalta şehrinde yapılan toplantılarda ABD Başkanı Fraklin D. Roosvelt ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill ile savaş sonrasında Avrupa’nın alacağı yeni şekli görüşmüştür. Daha sonra Pstdam’da barış şartları konuşulmuştur. Stalin’den sonra yönetime Nikita Krusçev geçmiştir. 5 Mart 1953’te vefat etmiştir.