Süleymaniye Camisi nedir?
Klasik Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan Süleymaniye Camisi, İstanbul’da Süleymaniye semtinde, Haliç’e Marmara’ya ve Boğaziçi’ne bakmakta olan bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Cami Kanun sultan Süleyman’ın emri ile Mimar Sinan tarafından 1550-1557 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapımına 60 yaşında başladığı ve kalfalık eserim diye nitelendirdiği bu eser Mimar Sinan’ın ikinci önemli eseridir. Süleymaniye Camisi çevresindeki binalarla birlikte yaklaşık 60 dönümlük bir alana kurulmuş olan ve külliye denen değişik işlevlerdeki yapılar topluluğunun merkezi durumundadır.
Süleymaniye Camisi’nin planı dikdörtgen şeklindedir. İç avluya giriş üç kapıdan sağlanmaktadır. Anıtsal ve yüksek bir taç kapı biçiminde olan kuzeydeki kapı kitabeleri ve yarım sütunları ile son derece görkemli bir yapıdır. Yerleri mermer döşeli olan iç avlu 28 mermer ve pembe granit sütunu bağlayan sivri kemerlere oturtulmuş 28 kubbeli revakla çevrilmiştir. Kubbeleri daha yükseğe yerleştirilmiş olan son cemaat yerindeki pencerelerin üstünde bulunan çiniler avlu bölümünün en önemli süslemeleridirler. Avlunun ortasında oymaları ve bronz bezemeleri ile herkesin dikkatini üzerine çeken ve üstü kırma çatılı bir kubbe ile örtülü olan şadırvan bulunmaktadır.
Süleymaniye Camisi’nin dört minaresi bulunmaktadır. İç avlunun köşelerine yerleştirilmiş olan bu minarelerden öndeki iki tanesinin iki şerefesi bulunmaktadır. Camiye bitişik olan arkadaki iki minare ise üç şerefelidir ve öndeki iki minareden daha uzundur. Mimar Sinan minare sayısı ile Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonraki 4. Şerefe sayısı ile de onuncu Osmanlı padişahı olduğunu belirtmek istemiştir. İnce ve uyumlu boyutları ile minareler caminin kütlesel görünümüne bir hafiflik vermektedir. Gövdeleri yivli olan minarelerin yivleri arasına oyma süslemeler yapılmıştır.
Asıl caminin planı kareye yakın dikdörtgen biçimindedir. Boyutları 63×68 metre olan ana mekanın üstü yerden 53 metre yüksekliğinde 26 metre çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Bu büyük kubbeyi birbirlerine dört büyük askı kemerlerinden öndeki ile arkadaki üstlerine yarım kubbeler dayandığı için dışarıdan görünmezler. Diğer iki askı kemerinde ise üçer sıra pencere bulunmaktadır. Yan sahınları örten irili ufaklı beş kubbenin üzerinden yükselerek Süleymaniye Camisi’nin Haliç’ten bakıldığı zaman göze çarpan o ünlü görünümünü yaratmaktadırlar. Ana kubbenin kuzey ve güney yönlerini birer yarım kubbe örtmektedir. Doğu ve batı doğrultusundaki ince uzun sahınların üstünde dizilmiş beşer kubbe bulunmaktadır. Büyük kubbeyi taşıyan dört fil ayağından biri Baalbek’ten öbürü İskenderiye’den, üçüncüsü Eski Saray avlusundan, dördüncüsü Fatih’teki Kıztaşı’ndan getirilmiştir.
Süleymaniye Camisi çok kalabalık bir cemaatin toplu olarak ibadet edebileceği geniş ve rahat bir alana sahiptir. Camini içene girer girmez bu özelliği hemen dikkati çekmektedir. Ayrıca caminin akustiği de son derece iyidir. Büyük kubbenin yanında çıkarılan hafif bir ses öbür taraftan çok kolayca uyulmaktadır. Akustiği sağlamak için Mimar Sinan büyük kubbeye ağızları içeriye doğru açık 50 cm derinliğinde 64 küp yerleştirmiştir. Ayrıca caminin zeminin de sesi yansıtma özelliği olan tuğlalar kullanılmıştır. Süleymaniye Camisi’nin bir başka önemli özelliği de havasının temizlenmesi için yapılmış olan düzenlemelerdir. Ana kapının içeri açılan kısmının üstündeki küçük odanın altında içeriye ve dışarıya doğru açılan dörder tane küçük aralık bulunmaktadır.
Caminin bezemeleri de son derece güzel ve göz kamaştırıcıdır. Mihraptaki çiniler motifleri, renkleri ve teknikleri ile 16. Asır Osmanlı çiniciliğinin önde gelen örnekleridirler.