Sürekli genişleyen bir evrende mi yaşamaktayız?
Evrenin en çok tartışılan konusu, evren sınırlı mı, sınırsız mı? üzerine olmuştur. Birçok bilim adamı ve filozof kendileriyle çelişen açıklamalarda bulunmuş, bu bilinmesi güç olan ve zaman alan ilmi gerçeği, ancak 1900’lü yıllarda sonlandırabilmişlerdir. İşin buraya kadar olan kısmı normal. Bilim çekişmelerle hakikate varır. Ancak 1950’li yıllarda ancak evrenin sınırlı mı veya sınırsız mı olduğu konusunda kesin ve net cevaplar verilmiş olurken, Kuran-ı Kerim, 1400 sene evvel evrenin nasılını merak edenlere tek bir cümlede cevap verecek kadar iddialı olmuştur.
Zariyat süresi 47 ayeti kerimesinde Cenab-ı Hak “Ve evreni kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz” buyuruyor. Meşhur bilim adamları olan Aristo, Newton, Bruno, Galieo gibi isimler ya sınırsız bir evrenden ya da sınırlı bir evrenden bahsede dururlarken, Allah’ın ilimi ile yaratılan evrenin nasıl olduğu yine onun hakikat kitabı olan Kuran-ı Kerim insanlık biliminin daha sıfır olduğu zamanlarda, evrenin her an bir sonunun olduğunu söylemekle sınırsız evren modelinden, belli bir dinamik yapıya sahip olduğunu ifade ederek de durağan evren modelinden ayrılmaktadır.
Kuran-ı Kerimin çizmiş olduğu bu evren modeli Amerikalı astronom olan Edwin Hubble tarafından 20.yy içerisinde ancak kendisi için imal ettirdiği büyük teleskopundan yapılan incelemelerle tespit edilebilmiş ve doğrulanmıştır. Hubble, gözleminde yıldız kümelerinin hızlı bir şekilde birbirinden uzaklaştığını tespit etmiş, evrenin dinamik yapısına kendi gözüyle şahit olabilmiştir.
Bugün Kuran-ı Kerim uydurma veya peygamberin sözüdür diyenler, o zamanki insanlığın asla çıplak gözle dahi inceleyip, bulamayacağı bu gerçeği, nasıl İslam Peygamberi olan Muhammed (s.a.v) efendimizin bulduğunu açıklayabilirler mi?
Newton yer çekimi yasasını bulmuş, evrenin ise sınırsız ve değişmeyen bir yapıda olduğunu söylemiştir. Ancak bilim adamları nasıl olurda yer çekiminin olduğu bir evrende, uzun seneler kütlelerin birbirlerini çekmeden tek bir cisim haline gelemediğini? Bunun nasıl mümkün olduğunu merak etmişler ve Newton’un tezindeki açığı bulmuşlardır. En zeki insanlar arasına giren Einstein bulduğu formüllerde de bu soruyu haklı gösterecek kanıtlara yer veriyordu. Çünkü Einstein kütlenin var olmasıyla hem zamanın hem de mekanın değişebileceğini söylüyordu. O halde nasıl oluyordu da kocaman bir kütlelerden meydana gelen evren, dinamik olmayan bir yapıda bulunuyordu?
Rus bilim adamı Friedmann evrenin küçük bir etkide genişleyip, daralabileceğini keşif etti. Ancak Einstein bile buna inanamadı. Kendi formüllerinden çıkarılan bu teze inanamayan Einstein, 1950 yılında Edwin Hubble tarafından kesinleşen gözlemlerle, Friedmann’dan özür diledi ve tezini doğruladı. Birçok tartışmalara sebep olan ve ciltlerce kitaplara konu olan evrenin dinamikliği hususu, 1400 sene önce Kuran-ı Kerimde sadece bir ayet kadar yer alıyordu.