Tarımda makineleşme nasıl gerçekleşmiştir?
İnsanoğlu artım ürünlerinden daha fazla verim almak için makineleşme yolunu seçmiştir. Kilden basit çapalar, buharlı hasat makineleri, bitki, ıslahı yöntemlerinin geliştirilmesi vs. adımlar verimi artırmak adına atılmış adımlardır. Teknoloji büyük bir hızla ilerlerken verimde artmaktadır.
Tarımla başlayan uğraşmaya başlayan insanoğlu ilk olarak basit el aletleri kullanmıştır. 6. Yüzyılda Avrupa’da ağır sabanın geliştirilmesiyle verimde gözle görülür bir artış meydana geldi. Roma İmparatorluğu döneminde ilk pulluk geliştirildi. Ve tarlalar daha kullanışlı hale getirildi. 17. Yüzyılda İngiltere de tarımda çok önemli gelişmeler yaşanmaya başlandı. Geliştirilen “dörtlü ekim sistemi” tarıma büyük bir ivme kazandırdı. 18. Ve 19. Yüzyılda tohum ekme makineleri geliştirildi. ABD’de 1892 yılında ilk traktör icat edildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra biçerdöver, tohum serpme, pamuk ve mısır toplama makineleri geliştirildi. 1920 yılından itibaren bitki ıslahı yöntemlerine başvuruldu. Daha çok ürün veren çeşitler geliştirildi.
Gelişmiş tarım makinelerine sahip işletmelerin yanında traktörü olmayan hala eski araçları kullanan ve önemli bir çoğunluğu oluşturan üreticiler de bulunmaktadır . Günümüzde, her ekonomik faaliyette olduğu gibi tarımda alanında da makine teknolojisi kaçınılmaz ve rekabet için olmazsa olmazlardan biri olmuştur. İlk tarım yapılmaya başlandığı andan itibaren çeşitli yöntemler denendi. Asıl tarım mekanizasyonundaki devrim 20. Yüzyılda sanayileşmeyle birlikte meydana gelmiştir.
Tabii makineleşmeyle birlikte tarım faaliyetlerinde insanın rolü giderek azalmaya başlamıştır . Olumlu özellikleri, yani müthiş bir ürün bolluğu, yüksek verimle birlikte farklı sorunları da beraberinde getirmiştir. Kırsal kesimde tarımda çalışmakta olan nüfusun işsiz kalmasını ve işgücü fazlalığına yol açtığı görülmektedir. Artık birkaç kişinin yaptığı işi makinelerle bir kişi yapabiliyor.
1940 yılına doğru ABD’de traktörden yararlanılarak temin edilen gücün, çeki hayvanlarından (at, öküz vs.) yararlanılarak sağlanan gücü aşmaya başlamıştır. Bu gelişmelere İngiltere’de 1948, Batı Almanya’da 1953, Fransa’da 1957 ve nihayet Sovyet Rusya’da 1965 yıllarında ulaşılmıştır. Polonya tarımında 1970’li yıllarda hayvansal çekme gücünün, tüm çekme gücü içindeki payının yüzde 85 olduğu görülmektedir. Az gelişmiş ülkelerde ise hayvansal çekme gücü etkinliğini hala varlığını devam ettirmektedir. Arazi yapıları bazen makineleşmeye engel oluşturmaktadır.
Türkiye’ye tarımda makineleşmenin diğer ülkelere nazaran daha geç başladığı bilinmektedir. 1945 yılından yeterli ekonomik güce sahip olmayan Türkiye umudunu yardımlara bağlamıştır. Hazırlanan plan ve programlar hep bu doğrultuda olmuştur.Ancak dış yardımlardan yararlanmanın tek koşulu sanayileşmeden uzak durmaktı.
Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan makineleşme süreci 1950’li yıllarda büyük bir hız kazanmıştır. Özelikle ilk dört yıllık dönemde büyük başarılar elde edilmiştir. Asıl önemli atılım bu yıllar da gerçekleşmiştir. Bunun nedenlerinden biri de Türkiye’nin genç bir ülke olması ve ardından gelen II. Dünya Savaşı’nın etkisidir. Bu dönemde birçok yerde tırpan kullanımdan kalkmış yerine biçerdöver, öküz arabasının yerini traktörler, karasabanın yerini ise metal pulluklar almaya başlamıştır.
1950-1953 yıllarında Marshall (ABD) yardımıyla tarımda pazar için üretim koşularını ve verimliliği artırmaya yönelik amacıyla ülkeye 40 bin üzerinde traktör girmiş, buna paralel olarak 1949-56 arasında ekim alanları yüzde 60 oranında genişlemiştir.
ABD, II. Dünya Savaşı sonrası silah üreten fabrikalarını traktör üreten fabrikalara çevirmiştir. Az gelişmiş ülkeler ABD için önemli bir pazar oluşturmuştur. Bunun sonucunda ülkede birden bire müthiş bir traktör bolluğu yaşanmıştır. Bu traktörler Marshall Yardımı çerçevesinde Türkiye’ye de girmiştir. Devlete hibe olarak verilen bu traktörler, vatandaşa uzun vadeli kredi karşılığında satılmıştır. Bu traktörleri alan üreticilerin bir çoğu bu borçlarını zaman içerisinde ödeyemez hale gelmiştir. Bunun sonucunda da topraklarını borçlarını ödemek için ellerinden çıkarmak zorunda kalmışlardır. Bunun sonucunda da işsizlik, göç ve gecekondulaşma gibi ciddi sorunlar tezahür etmiştir.