Türban sorunu nasıl ortaya çıkmıştır?
Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğu zaman laik bir cumhuriyet tanımı bulunmuyordu, hatta anayasada devletin dini İslam’dır ibaresi yer alıyordu. 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu ibaresi anayasadan çıkarıldı. Ancak laiklik ibaresi bu anayasada da yer almadı. Laikliğin 1937 yılında anayasaya girişi Altı ok ilkeleri için anayasada yapılan değişiklikle gerçekleşmiştir. Her ne kadar bu yıllarda resmi olarak bir başörtüsü yasağı olmasa da bu tarihten itibaren kamu kurumlarında başörtüsüne izin verilmemiştir.
Ancak türban yasağının sorun haline gelmesi ve tartışılmaya başlanması 1960’lı yılların sonu ve 1970′ lerin başında olmuştur. Türban takan üniversite öğrencilerinin sayısının artması dikkat çekmiştir. Üniversitelerde başörtüsü yasağı 1984 yılında, yürürlüğe girmiştir, ama 1980′ ler ve 1990′ lar boyunca, yasağın uygulanması fazla yaygın değildi. Türkiye’de başörtüsünün eşarp, yemeni, yazma, tülbent, çarşaf ve türban gibi çeşitleri bazı kadınlar tarafından kullanılmaktadır.
Kamusal alanda başını örten ilk kadın olan Dr. Hümeyra Erten tarihe geçen isimlerden biridir. Türbanlı olduğundan dolayı tepki alınca bir süre muayenehane açmış, sonra Suudi Arabistan’dan çalışma izni almıştır.
Üniversitede ilk türbanlı öğrenci 1964 yılında İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi olan Gülseren Atasever, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni birincilikle bitirmesine rağmen türbanlı olduğu için kürsüye çıkarılmamıştır. Atasever, tarihe üniversitede ilk türbanlı öğrenci olarak geçti.
Üniversitede ilk türban eylemcisi 1967 yılında, bugün Ali Babacan’ın halası Hatice Babacan’dır . Türbanıyla derse girmek isteyen Hatice Babacan dersten atılmıştır. Diğer öğrenciler ise Hatice Babacan’ın cezalandırılmasını protesto ederek olayı boykot etmiştir. Fakülte bundan dolayı tatil edilmiş ve bakan istifa etmiştir.
1968-1969 yıllarına damga vuran kişi Şule Yüksel olmuştur.. İstanbul’da türban için eyleme başlayan Şule Yüksel Şenler; Mehmet Şevki Eygi ile il il dolaşıp kadınlara tesettür çağrısında bulunmuştur. Türbandan dolayı hapis yatan ilk kişi Şule Yüksel Şenler olmuştur.
27 Kasım 1972 tarihli Tebliğler Dergisi’nde ilk defa bayan öğretmenlerin kıyafeti gündeme gelmiş ve bayan öğretmenler sade ve ağırbaşlı olacak şekilde süsten ve gösterişten sakınacak, derslerde ve görevde başı açık bulunacak denilmiştir.
Adliye koridorlarında görülen ilk türbanlı 1970 yılında Avukat Emine Aykenar olmuştur. 1970’li yılların başında davalara türbanla girmek isteyen Avukat Emine Aykenar protesto edilmiştir. Emine Aykenar Baro tarafından Bro; 29 Nisan 1973’te ihraç edilmiştir.
Bugün türban adı verilen ve omuzlara kadar inen, saçın tek bir telini dahi göstermeyecek şekilde bağlanan baş örtüsü Lübnan’da ortaya çıkmıştır. Modelin yaratıcısı dönemin Lübnanlı Şiilerin lideri olan Hüccetülislâm Musa Sadr’dır. Hüccetülislâm Musa Sadr’dır türbanının yaratıcısının kendisi olduğunu, kilise tasvirleri ve Katolik rahibelerin kıyafetlerinden etkilenmiş olduğunu 1975 yılında yapmış olduğu bir basın toplantısında belirtmiştir.
1980 yılındaki 12 Eylül darbesinden sonra kurulmuş olan YÖK, 1982’deki kıyafet genelgesine göre türbanı yasaklamıştır. Ancak; bu yasağı kaldırmak için yine YÖK girişimde bulunmuştur. YÖK, boynu açıkta bırakacak ve kulakların arkasına dolanarak bağlanacak olan örtülere izin vermiştir. Cumhurbaşkanı Kenan Evren “Türkiye’de irtica tehlikesi var” deyince 1987’de türban yeniden yasaklanarak disiplin suçu sayılmıştır.
Genel seçimlerden sonra Turgut Özal hükümeti YÖK Kanunu’nda bir değişiklik yaparak türbanın yeniden serbest bırakılmasını sağlamıştır .Ancak Cumhurbaşkanı Kenan Evren, yasayı veto etmiştir. Veto’dan sonra Turgut Özal Kenan Evren ile görüşmüş “Yüksek Öğrenim Kurumları’nda, dershane, laboratuar, klinik, poliklinik ve koridorlarda çağdaş kıyafet ve görünüm zorunludur. Dini inançtan dolayı boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir” hükmünü getiren yasa 1988 yılının Aralık ayında Meclis’ten geçmiş, yasayı onaylamak zorunda kalan Kenan Evren, konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır.
26 Mart 1989 tarihinde Anayasa Mahkemesi yerel seçimlerden önce yasayı iptal etmiştir. Hükümet 25 Ekim 1990 tarihinde Yüksek Öğrenim Kurumları’nda başörtüyü serbest hale getirecek üçüncü kanununu çıkarmış. SHP iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş olsa da, bu başvuru reddedilmiştir.. 1997 yılında Kemal Gürüz YÖK Başkanı olana kadar serbestlik devam etmiştir. Bu dönemden itibaren kitlesel eylemler başlamıştır.
Mecliste 1999 yılında yemin etmek isteyen ilk türbanlı milletvekili Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı türbanıyla Meclis’e gelmiş, DSP, MHP ve ANAP milletvekilleri kürsünün önünü keserek Kavakçı’nın yemin etmesine engel olmuştur. Bu dönemden sonra türban sürekli olarak gündemde kalmıştır.
AKP’nin iktidara gelmesinden sonra bu konuda çeşitli girişimler olsa da asıl girişimler 2008 yılında olmuştur. Ancak konu muhalefet tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır. Son dönemlerde ise bu türban kamu kurumlarında ve üniversitelerde serbest olarak kullanılmaya başlanmıştır.