Türk cihan hakimiyeti nedir?
Türkler tarihte yer almaya başladıklarından beri cihan hakimiyeti düşüncesini taşımışlardır. BU yüzden bir çok devlet kurdukları görülür. Bunu gerçekleştirmek için sürekli çalışmışlardır.
Türkler diğer milletleri hiçbir zaman ezmemiş, vahşice davranmamışlardır. Adalet, hak ve eşitlik esasına dayanan bir politika izlemişlerdir. Hiçbir zaman insanlara köle muamelesi yapmamışlardır. Bütün dünyada zulmü kaldırmak, iyiliği egemen kılmak için uğraşmışlardır.
Türk cihan hakimiyeti ideali Türklerle beraber ortaya çıkmıştır. Buna göre cihan tahtının yegane sahibi Türklerdir. Türk inancına göre dünyada sadece bir hükümdar olmalı ve diğer milletler Türk idaresinde yaşamalıdır.
İlk çağlardan itibaren güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar bütün dünyanın Türkler tarafından idare edilmesi gerektiği savunulmuştur. Türk hakanlarına bu görev Tanrı tarafından verilmiştir.
Türk hakanları kendilerinin Tanrı tarafından gönderildiklerine inanırlardı. Bu sebep ile Türklerde tahta çıkmak kutsal bir anlam taşıyordu.
Türklerin inancına göre, dünyanın diğer milletlerinin Türk hakimiyetini kabul etmeleri bir Tanrı buyruğudur. Bu hakimiyeti kabul etmeyenler Tanrıya adeta isyan etmiş olurlar ve Tanrı tarafından cezalandırılırlar.
Asya Hunlarının hükümdarı Mete Han tanrı tarafından tahta çıkarıldığına inanıyor ve kendisini dünyanın hakanı olarak görüyordu.
Diğer bir Türk devleti olan Göktürkler de, Türk devletinin dünya imparatorluğu olduğuna inanılmış olup, Türk hakanın oturduğu yeri de dünyanın merkezi olarak görüyorlardı.
Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları zamanında da bu bakış açısı devam etmiştir. Padişahlar için “Cihan padişahı” denilmiş, “Allah’ın gölgesi”, “Allah’ın vekili” gibi çeşitli ünvanlar kullanılmıştır.
Türk tarihini incelediğimizde Türk cihan hakimiyeti idealinin, Türklerle beraber doğduğu ve Türkler Müslüman olduktan sonra da bu düşünce varlığını korumuş olduğu görülmektedir.
Türkler İslamiyeti kabul ettikten sonra da cihan hakimiyeti ideali ile yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Hatta bu ideal, İslam Dininin cihat emri ile daha da önem kazanmıştır. Türkler İslamiyeti kabul ettikten hemen sonra bütün Müslümanların liderliğine talip olmuşlar, İslam dininin bayrağını ellerine alarak onu yüceltmişler ve üç kıtada büyük bir onurla dalgalandırmışlardır.
İslam ülkelerinin büyük çoğunluğu Türklerin liderliğini kabul etmiş, hatta bazıları idarelerini bile Türklere teslim etmiştir. Ayrıca halifelik Türklere teslim edilmiştir.Selçuklu ve daha sonra da Osmanlı padişahları “Cihan Padişahı”, diğer bir ifadeyle “Doğu ve Batının hakimi” olarak görülüyordu.
Türklerin cihan hakimiyeti inancı, diğer devletler gibi kılıçlarını çekip ülkeler fethetmek, fethettikleri yerlerin insanlarına emir vermek manasında değildi.Türklerin anlayışı, evrensel bir din olan İslam’ı yaymak dünyada adaleti hakim kılarak insanları rahat ve huzur içinde yaşatmaktı.
Selçuklu Sultanı Sancar şöyle demiştir: “Biz daima gaza ve cihat ederiz. Zulmün ve adaletsizliğin önüne set çekeriz. Allah dünyayı bizim tasarrufumuza vermiştir. Bütün emirler ve hükümdarlar bizim memurlarımızdır.”
Türk cihan hakimiyeti idealinin dayanağının insani olması, Türk cihan hakimiyeti idealinin yüzyıllar boyunca yaşamasını sağlamış ve Müslüman Türklerin başarılarının sırları olmuştur.
Türk Cihan hakimiyeti insani ve İslami temeller olmak üzere iki ana temelden oluşmaktadır.Türk kültürüne ve İslam inancına göre insan, Allah’ın yaratıp yükselttiği kutsal bir varlıktır. Bu kutsal varlık olan insan, Allah tarafından Türklere emanet edilmiştir. Bunun için Türkler hep insanların huzuru ve mutluluğu için çalışmışlardır, İnsana hizmeti kutsal görev saymışlardır. Zulümle mücadele etmişlerdir. Türkler tarih boyunca insanlara adalet ve merhametle muamele etmişlerdir. Ordunun ve milletin başına geçen idareciler, insanlara iyi davranılması için kesin emirler vermişlerdir. İslamiyetten önce kendilerini Allah’ın cihan hakimiyeti için görevlendirdiğine inanan Türkler, Müslüman olduktan sonra da buna inanmaya devam etmişlerdir.