Türklerin Avrupa’ya geçişi nasıl olmuştur?

Türkler Selçuklular’dan başlayarak bir çok kez Avrupa’ya geçmişlerdir. İlk olarak 1263 yılında 12 bin Türkmenlerden oluşan bir göçmen gücü Sarı Saltuk yönetiminde Karadeniz’in batı kıyısında Dobruca Tataristan adı verilen yöreye yerleşmişlerdir. Bunlar arasında 1345 yılında Aydın Bey’i Umur Bey’in 20 bin süvari ile Avrupa’ya geçerek Kantakuzen’e geniş yardımlarını gerçekleştirmiş olan sefer en önemli olanlardan birdir.
rumeli
Bu sırada Kantakuzen kızı ile evlenmek isteyen Orhan’ın güçlü bir müttefik olacağını düşünmüştür. Umur Bey’e bu konuda danışmıştır. O da “Orhan sadakatli bir dost olmasa bile himayesinin daima değerli olacağını” söylemiştir. Bu nasihatı ihtiyatlı ve uygun gören Kantakuzen’de kızını Orhan’a vermiştir. Orhan Bey kayınbabası ile görüşmek üzere 1348 yılında bütün aile fertleri ve saray halkı ile Üsküdar’a gelmiştir. Güzel günler yaşamışlardır.

Daha önceki zamanlardaki Avrupa’ya geçişler önemli ve devamlı fetihlere neden olmadıkları için milli tarihçiler tarafından üzerinde durulmamıştır. Osmanlı tarihçileri tarafından ilk geçiş 1356 yılında Orhan’ın oğlu Şehzade Süleyman Paşa’nın geçişi kabul edilmektedir.
Marmara Denizi’nin güney kıyısında Kapıdağ Yarımadası görülmüştür. Adanın kara ile birleştiği noktada eski çağlarda İran, Roma, Eski Yunanistan ve Bizans İmparatorluğu tarihlerinde Kizik şehri bulunuyordu. Burasının bir ticaret merkezi , buğday ambarı, tersaneler şehri olarak büyük öneme haizdi. İşte bu bölge Bizanslılar döneminde Elespon bölgesinin idare merkezi idi.
Yeni ele geçirilmiş olan Mizi ülkesinin sahibi olan Orhan’ın oğlu Süleyman Paşa, Kizik yıkıntılarının ihtişamlı görünüşüne hayran kalmıştır. Bir gece kıyıda otururken ayın ışıkları ile revakların , sütunların dalgalar üzerindeki akislerini ve bulutların deniz yüzeyinde koşuşmasını görerek bu sarayların denizin derinliğinden çıkmış ve su üzerinde gezen bir donanmaymış gibi sanmış. Etrafında ilginç sesler duyar gibiydi. Bunlar dalgaların seslerine karışıyormuş sanki, ve kendisine o anda yeni bir hilal gümüşten bir şerit ile Asya ve Avrupa’yı birleştirir şekilde görünüyormuş. O anda Osmanlının gücü Anadolu sahillerinden Avrupa kıyılarına götürmeyi ve böylece Osman’ın rüyasını gerçekleştirerek Avrupa2yı Asya ile birleştirmeyi tasarlamıştır.
Süleyman Paşa hemen yanında bulunan Ecebey, Evranos Bey, Gazi Faz b ıl ve Hacı İlbeyi ile bu konuyu görüşmüştür. Hepsi Süleyman Paşa’nın tasarısını uygun bulmuştur. Çok en Çimpe yakınında keşif çalışmalarına başlamak için bir kayığa bindiler. Döndüklerinde beraberlerinde ğenmişlerdir. Gazi Fazıl ve Ecebey aynı gece yola çıkarak Gelibolu’dan bir buçuk fersah uzaklıkta yer ala bir Rum esir getirmişlerdi. Bu adam Süleyman Paşa’ya mahrumluğunu ve terk edilmişliğini haber vermiş. Kaleyi habersizce basmak üzere şehzadeyi oraya götürme teklifinde bulunmuştur. Süleyma Paşa hemen iki sal yaptırmıştır. Sonraki gece en cesaretli arkadaşlarından 39 kişi ile salın içine atılmıştır. Kendisinin içinde bulunduğu salda, Kara Hasanoğlu, Kara Alioğlu, Akça Kocaoğlu, ve Balabancıkoğlu bulunmaktaydı. Diğer salda ise Ecebey, Hacı İlbeyi, Gazi Fazıl, Evronos Bey ve Gazi Fazıl bulunuyordu. Hisarın önüne gelip merdiven ile duvara tırmanmışlardır. Hisarı kolayca aldılar.
Bundan sonra Kantakuzen rakibi Paleolog’a karşı Orhan Gazi’den yardım istemiş , Orhan Gazi Süleyman Paşa’yı göndererek Paleolog’un kuvvetlerini yok etmiştir. Bu dönemde Gelibolu’da alınmıştır. Yine bu dönemlerde Malkara, İpsala, Tekirdağ Osmanlıların eline geçmiştir.

Osmanlılara Rum İmparatorluğu ve Avrupa kapılarını açan Gelibolu fethi, babaları Osman ile beraber Selçukluların mirasını bölüşmüş olan komşu hükümdarlara bildirmiştir. Türklerin Avrupa’ya geçişleri böylece başlamıştır.

Bir Cevap Yazın