Van Gogh kimdir?
Dünya genelinde en çok tanınan ressamlardan biri olan Vincent Willem Van Gogh, 1853-1890 yılları arasında yaşamış olan Hollandalı bir sanatçıdır. Ressamın günümüzde sahip olduğu üne kavuşmasında en az eserleri kadar hayatının son iki yılında yakalandığı akıl hastalığının da etkili olduğuna dair görüşler bulunmaktadır. Van Gogh’un geçirdiği hastalığa; aralarında şizofreni, bipolar bozukluk, frengi ve güneş çarpması gibi sağlık sorununun da yer aldığı 30′un üzerinde teşhis konulmuştur. Ancak günümüzde hala kesin olarak sanatçının hangi hastalığa yakalandığı bilinmemektedir. Resim ve eskizleri günümüzde birçok sanat tarihçisi tarafından insanlık tarihinin en önemli eserleri arasında gösterildiğinden, sanatçının eserleri en pahalı olan ressamlardan biri olduğu söylenebilir. Gençlik yıllarını bir sanat timsarının yanında geçiren Vincent Van Gogh, sonraki yıllarda öğretmenlik ve misyonerlik yapmayı da denemiştir.
1880 yılından sonra ressamlık kariyerine başlayan Hollandalı sanatçı, ilk yıllarında genel olarak koyu renklerle çalışarak kasvetli eserler üretmiştir. Sanat tarihçileri, Van Gogh’un Paris’te İzlenimcilik ve Yeni İzlenimcilik gibi sanat akımlarıyla tanışmasının kariyerinin dönüm noktası olduğunu söylemektedir. Bu sayede kasvetli eserler üretmekten vazgeçerek paletinde canlı renklere de yer vermeye başlayan Van Gogh, sonraki yıllarda Güney Fransa’ya gitmiş ve burada yaptığı çalışmalarla da kendine özgü resim üslubunu geliştirmiştir. Hayatının son bölümü olan 10 yıllık süre boyunca 1000′nin üzerinde karakalem ve 900′den fazla yağlı boya resim yapan sanatçı, günümüzde dünya çapında konuşulan popüler eserlerinin tamamını ölümünden önceki iki yıl içinde yapmıştır. Sanatçının akıl sağlığını kaybettikten sonra ölümüne kadar geçen iki yıl içinde yaptığı resimlerin günümüzde birçok sanatsever ve sanat tarihçisi tarafından paha biçilemez olarak nitelendirilmesi ise oldukça ilginç bir konudur.
1890 yılında hayatını kaybetmeden önceki son iki yılında akıl sağlığı oldukça bozulan Van Gogh, kendisi gibi bir ressam olan arkadaşı Paul Gauguin ile arkadaşlığının bozulması nedeniyle sol kulağını kesmiştir. Akıl sağlığının iyice kötüleşmeye başladığı ve sanatçının geri dönüşü olmayan bir sürece girdiği 1888 senesinde yaşanan bu olay, Van Gogh’un kendi kulağını kesecek kadar akıl sağlığını yitirmesine karşın sanatsal manada üretkenliğinin zirvesine ulaştığını göstermektedir. Günümüzde hala birçok sanatsever Van Gogh’un bu kadar ünlü olmasında akıl sağlığını yitirmesinin de oldukça büyük bir etkisi olduğunu söylemekte, kimileri de sanatçının akıl sağlığını bu denli ileri düzeyde yitirmiş olmaması halinde tüm bu ünlü resimleri yapamayacağını dile getirmektedir. Son iki yılını üretkenliğinin zirvesinde geçiren Van Gogh, akli dengesini tamamen yitirerek 1890 yılında kendisini göğsünden vurarak yaşamına son vermiştir.