veba hastalığı nedir?
İnsanlık tarihi boyunca salgınlara sebep olarak milyonlarca insanın ölmesine neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Bu hastalığın nedeni olan bakteriler insandan insana doğrudan bulaşmazlar. Sadece pireler aracılığı ile taşınır. Aslında bu taşıyıcı pireler lağım faresi adıyla bilinen kemelerin asalağıdır. Bundan dolayı veba hastalığı da yayılmakta olan bir salgında bu hayvanlar ölünce üstlerinde yaşamakta olan pireler konak değiştirerek diğer memelilere ve insanlara geçmektedir. Böylece yeni konağının kanını emerken veba mikrobunu bulaştırdığı için hastalık bu kez insanlar arasında yayılmaya başlar. Bundan dolayı bilhassa lağım fareleri ile insanların iç içe yaşadıkları yerlerde veba salgınları çok daha sık olarak görülmektedir.
Vebanın vücuda giren bakterilerin yerleşmiş olduğu dokuya göre, değişik belirtiler gösteren başlıca iki çeşidi bulunmaktadır: Hıyarcıklı veba ya da Hıyarcık vebası ve akciğer vebası. Titreme, yüksek ateş, kusma, kas ve baş ağrıları gibi belirtiler ile başlayan hıyarcıklı vebada koltuk altlarındaki ve kasıklardaki lenf düğümleri iltihaplanıp şişer. Hıyarcıklı veba adı verilmiş olmasının nedeni işte meydana gelen bu şişliklerdir. Hastalığın bu çeşidi genel olarak daha hafif geçer ve antibiyotik tedavisine olumlu cevap verir. Ama zamanında önlem alınmaz ise akciğer vebasına dönüşme ihtimali oldukça yüksektir.
Bakterilerin ya doğrudan doğruya ya da lenf düğümlerinden kana geçerek akciğerlere yerleşmesi ile gelişen akciğer vebası zatürre belirtileri gösteren çok ağır olan bir hastalıktır. Akciğerler kanı oksijenlenme görevini yerine getirmediği için derisinin rengi iyice kararıp koyu maviye dönen hasta 3-4 gün içinde ölür. Eğer bakteriler kana karışarak bütün vücuda yayılır ise kan zehirlenmesi nedeni ile hastalık bir gün gibi kısa bir sürede ölüm ile sonuçlanabilmektedir.
M.Ö 10. asırdan beri bilinmekte olan ağır bir hastalık olan veba hastalığı, içlerinde lağım farelerini barındıran gemiler aracılığı ile 14. asırda Asya’dan Avrupa’ya kadar yayılmış ve bütün ortaçağ boyunca insanların adeta korkulu rüyası olmuştur. İnsanlar veba hastalığı ile bütün çağ boyunca savaşmışlardır. Sokak ve caddelerin pis, evlerin ve yaşama koşullarının son derece sağlıksız olduğu, kanalizasyon sorununun bir türlü çözülemediği o dönemlerde salgınların bir tanesi bitmeden diğer biri başlıyormuş. Ama içlerinden bir tanesi beklide bütün insanlık tarihinin en korkunç olan hastalığıdır. 1340’lı yılların sonlarında baş gösteren ve hastaların rengi nedeni ile “Kara Ölüm” adıyla anılan bu salgında , o asırdaki Avrupa nüfusu yarından çoğunun öldüğü tahmin ediliyormuş. Bu tarihi izleyen yüzyıl boyunca veba salgınları aralıklı olarak devam etmiş, ama hiçbir tanesi kara ölüm kadar insanlar açısından ürkütücü olmamıştır. Kemelerin yok edilmiş olması ve şehirlerdeki sağlık şartlarının iyileştirilmesi ile 1665 yılında Londra’da yaşanmakta olan son büyük salgından sonra Avrupa bu hastalıktan nerdeyse tamamen kurtulmuştur. Hastalık insanlar için ölüm olmaktan çıkmıştır.
Ancak ne var ki veba hastalığının mikrobu tamamı ile yeryüzünden silinmiş değildir. 1894 tarihinde bu kez Çin’de başlayan bir veba salgını bütün Güneydoğu Asya ve Hindistan’a yayılmıştır. Bu salgın esnasında İsviçreli bakteriyoloji bilgini olan Alexandre Yersin ilk olarak vebaya sebep olan bakteriyi tanımlamıştır. Daha sonra da hastalığa karşı bağışıklık sağlayan etkili bir serum hazırlamıştır. Bugün bile tropik ülke olarak isimlendirilen ülkelerde küçük çapta veba salgınları görülürse de koruyucu aşılar ile hastalığın önünü almak ve antibiyotikler ile hastalığı tedavi etme imkanı bulunmaktadır.