Yavuz ve Midilli olayı nedir?
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı için gruplaşmalar başladığında ilk etapta tarafsız kalmayı tercih etse de daha sonrada bilhassa Enver Paşa’nın büyük etkisiyle savaşa müdahil olmuştur. Osmanlı’nın savaşa girmesi Yavuz ve Midilli adındaki iki geminin Osmanlı donanmasına katılması ile başlamıştır.
Yavuz ve Midilli Olayı, gerçek adı SMS Goeben (Yavuz) olan Alman yapımı Moltke Sınıfı ağır kruvazörün ve asıl adı SMS Breslau (Midilli) olan Alman yapımı Magdeburg Sınıfı hafif kruvazörün İngiliz Akdeniz Donanması’ndan kaçıp Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a sığınması olayıdır. Bu gemilerin İstanbul’a sığınması Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşına girmesinde son derece önemli bir katalizör görevi oynadığı bir gerçektir.
Osmanlı Devleti halktan toplanan yardımlarla finanse edilen iki savaş gemisini İngiliz tersanelerine sipariş etmişti. “Sultan Osman” adı verilen geminin inşası mayıs ayında tamamlandığında, parası ödenmiş olan geminin teslimi, “Reşadiye” adı verilen diğer geminin teslimine kadar ertelenmişti. Ağustos ayına kadar ertelenen teslim, 3 Ağustos günü tamamen iptal edilmiştir. Netice itibariyle Osmanlı Devleti donanmasını güçlendirecek olan bu gemiler teslim edilmemiştir. Ancak 1914 yılının 3 Ağustos’unda Goben ve Braslau adlı gemiler İstanbul önlerine kadar gelmişti.
Goeben ve Breslau, 10 ağustosta Osmanlı karasularına girmişti ve hemen hemen aynı tarihlerde Alman Üst Komutanlığı bu gemileri Karadeniz’de kullanmayı istediğini Osmanlıya iletmeye başlamış ve hatta baskı yapmıştır. Berlin ataşemiliteri Cemil Bey’in 12 Ağustos 1914 tarihli şifreli telgrafından bu konu açıkça belirtilmektedir. Bir gün sonra Enver Paşa Cemil Bey’e Çanakkale Boğazı savunması hazırlanmadan bu gemilerin Karadeniz’e çıkmasına izin verilmeyeceğini söylemiştir. Enver Paşa, İngiliz Donanması’nın Boğazı geçeceğini düşünmektedir.
16 Ağustos’ta İstanbul’a ulaşmış olan Goeben ve Breslau gemileri Osmanlı Donanmasına katılarak Yavuz Sultan Selim ve Midilli isimlerini aldılar. Buna karşın Souchon halen gemilerin kumandanı, Alman mürettebat ise yerindeydi.
9 Eylül 1914 tarihinde Amiral Souchon Osmanlı Donanma Komutanlığı’na atanmıştır. Hemen sonrasında Marmara’da atış talimleri ve manevralar başlatılmıştır. Diğer taraftan Karadeniz’de, İstanbul açıklarında Rus Donanması’na bağlı olan gemiler, Çanakkale Boğazı dışında da İngiliz ve Fransız gemileri devriye geziyordu. Amiral Souchon, Karadeniz’de tatbikatlara devam etmek üzere Osmanlı yöneticilerine baskı yapmaktadır. Yavuz ve Midilli’nin de içinde bulunduğu on bir parça gemiden meydana getirilen bir Osmanlı filosunun Amiral Souchon komutasında 29 Ekim 1914 tarihinde Karadeniz’e açılması, Osmanlı’nın fiilen savaşa girmesi anlamına geliyordu.
Yavuz ve Midilli İstanbul Boğazı açıklarındaki Rus gemilerine ateş açtıktan sonra 29-30 Ekim gecesi Karadeniz’in kuzey kıyılarındaki Odessa, Sivastopol, Norvosiski ve Feodosya limanlarını bombalamışlardır. Rusya bunun üzerine 1 Kasım 1914 günü Kafkasya üzerinden Osmanlı topraklarına taarruz etmeye başlamıştır. İngiliz gemileri aynı gün İzmir ve Kızıldeniz’deki Akabe limanlarını bombaladılar. İki gün sonra 3 Kasım 1914 günü İngiliz birlikleri Basra Körfezi’nde Osmanlı topraklarına çıkarma yaptılar. Ve iki İngiliz ve iki Fransız savaş gemisi aynı gün Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı istihlarını ateş altına aldı.
Osmanlı Donanması’nın Karadeniz Rus limanlarını bombalaması, fiilen savaşa girme konusundaki baskılara direnen Enver Paşa’yı bir oldu-bittiye getirme manevrası olarak görülmesi gerekir. Sonuç olarak Yavuz ve Midilli Olayı, Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşa sokan olaydır.
Osmanlı Devleti’nin savaşa girişi I. Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştirmişti. Zira böylece yeni cepheler açılarak savaşın alanı genişleyerek savaşın süresi uzamış, savaş Orta Doğu’ya kadar yayılmıştır. Ayrıca İngiltere’nin sömürge yolları tehlike altına girmiş, Rusya’nın itilaf devletleri işe bağlantısı da zarar görmüştür.