Yunus Emre’nin Anadolu Tükçesinin kuruluşundaki yeri ve önemi nedir?
Türk dili ve edebiyatının hiç şüphesiz ki en değerli isimlerinden biri olan Yunus Emre hakkında bugüne gelene kadar birbirinden çeşitli incelemeler yapılmış, yazılar yazılmış ve yayınlar hazırlanmıştır. Tüm bu çalışmalara genel olarak bakıldığında hemen hemen hepsi de onun edebi kişiliği, fikir ve sanat yönünü çeşitli açılarla ele almıştır, farklı bakışlarca incelenmiştir. Ancak diğerlerine nazaran bakıldığında Yunus Emre’nin en az üzerinde araştırma yapılan ve durulan yönü onun dilidir. Gerçi baktığımızda Yunus Emre’yi fikirsel ve sanatsal anlamda inceleyen bir sanatçı, haliyle onun dil özelliklerinin üzerinde de duracaktır. Ancak Yunus Emre’nin dili bir parantez içerisinde incelenmekle yetecek kadar sığ değil, ayrı bir başlık altında incelenmesi gerekecek kadar derindir.
Yunus Emre edebi kişiliğindeki başarısını tamamen diline borçludur. Onun dilinin akıcı ve coşkun hali ile sahip olduğu duru güzellik pek çok araştırmacıyı kendine çekmiş ve onları derin araştırmalara teşvik etmiştir. Yunus Emre halkın dilini kullanarak halka en çok yaklaşabilen ve eserlerinde halk ile buluşabilen önemli bir kişidir. Edebiyatımızda onun kadar bu konuda başarılı olmuş kişilerin sayısı çok azdır. Halk arasında yaşatılan edebi gelenekleri kendi sanat süzgecinden geçirerek eserlerine serpiştirmiştir. Böylelikle Anadolu Türkçesine yeni bir nefes kazandırmış, ruh ve estetik katmıştır. Tüm bu özellikleri ile Yunus Emre yalnızca Türk edebiyatında değil, Dünya edebiyatında kendine yer bulmuştur. Dolayısıyla o sadece Türk dünyasının değil, tüm dünyanın şairidir.
Yunus Emre edebiyat tarihimizde yalnızca sahip olduğu edebi kişiliği ile devrini aşan bir şair olmamış, dil tarihimiz boyunca da Türk diline yapmış olduğu üstün çaptaki hizmet ile de adeta devrini aşmış bir şair olarak karşımıza çıkmaktadır. O, Anadolu Türkçesinin kuruluşuna adeta yön vermiş olan oldukça değerli bir şahsiyettir. Yunus Emre’nin bu alandaki fonksiyonunun daha iyi derecede kavranabilmesi için içinde yaşamış olduğu dönemin sosyal dil durumuna da göz atılması ve kendininin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir.